Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hacer Kylp

Türkçe sözlüğe baktığımızda, sevgiliyle uçurumun aynı şey olduğunu görüyoruz. Dünya böyledir işte: Hem sevgili, hem uçurum…
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen, “Türk tarihinin parlak devirleri üzerine çalışın; merak etmeyin, kötü dönemlerine zaten batılılar çalışıyor“ diye sıklıkla talebelerini uyarırmış.
Sayfa 117Kitabı okudu
“Bir şehrin insanları, kalabalığın bulanık dalgasından sık sık kaçarak kırlara, ormanlara ve akarsulara sığınıp da onlarla konuşmaktan hoşlanmıyorsa, o şehirde sanat mektebi açılmamış demektir.”
Sayfa 108Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mesuliyet’in karşısına sorumluluk kavramını koyarak işin içinden çıkamayız. Sorumluluk, akıldan ve cüzdandan, mesuliyet ise kalpten ve vicdandan doğar, beslenir. Biri maddi, diğeri manevidir. Belki de bu yüzden ‘sorumluluk almak’ ile ‘mesuliyet duymak’ deriz. Almak ve duymak…
Hoca efendi, Cuma namazına başlamadan önce, “Muhterem cemaat” dedi; “Saflarımız ne kadar düzgün olursa, kalbimiz de o kadar düzgün olur.”
Reklam
Biz eser ile şahsiyeti beraber değerlendiriyoruz. İkisinin birbirini tamamlaması gerekiyor. Yazarın/sanatçının bir ayağı eser ise, diğer ayağı da şahsiyettir. İnsan, ancak iki ayağı varsa sağlıklı bir şekilde yol alabilir.
Nurettin Topçu, Hüseyin Avni hakkında yazarken, hayatı kazanılan, fakat ruhu şehit edilen” nesillerden bahseder. Yani, İstiklal Harbi’yle milletin hayatı kazanılmış, fakat sonrasında yapılan inkılâplarla ruhu şehit edilmiştir.
“Kelam, bütünüyle haysiyettir”
İsmet Özel, “Şiir, şairin neresinden doğduysa, okurun da orasına ulaşır” diyor. Dil de böyle… Bir insan dinine, vatanına, milletine nasıl bakarsa, diline de öyle bakar. Birlik ve beraberliğimize yan gözle bakanların Q, X ve W harflerini alfabeye ilave etmek istemeleri boşuna değildir.
Mesela “kendini kurtarmanın” bugünkü anlamı maddi mi, yoksa manevi bir şey mi? Birine bunu söylediğiniz zaman, onun aklına ahiret mi geliyor, yoksa dünya mı? Salih amel mi geliyor, mal varlığı mı?
Önceden maddi durumu iyi olmayanlara fakir denirdi. Ahlakı etiğe, hırsızlığı yolsuzluğa, insanı bireye dönüştürenler, fakirliği de “alım gücü” olarak adlandırdılar. Fakir dediğiniz zaman, kulağa hoş gelmiyor. Üstelik bu kelimenin itici bir tarafı da var. Ama alım gücü, bakın, insanı hiç de rahatsız etmiyor. Sadece tüketim toplumunu çağrıştırıyor, o kadar.
Reklam
“Gıybetten sakınınız, o odunu kül eden ateş gibi, bütün iyiliklerinizi kül eder.” hadis-i şerifleri iç âleme yapılacak özeni çok iyi anlatır.
Hz. Pîr Mevlânâ’ya sormuşlar: “Tasavvuf nedir?” “Kederli zamanlar geldiğinde kalpte bulunan sürurdur” diye cevaplamış.
408 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Surname
Surnameİskender Pala
8.8/10 · 1.833 okunma
“Yiyerek zayıflayın” sözünü ya da sloganını nedense çok önemsiyor, anlamlı buluyorum. Konuyla ilgili olarak sadece yeme-içme işleri aklıma gelmiyor. Bir halt yemek, değerlerini yemek, sonra da zayıf şahsiyetli bir insan haline gelmek…
Hepimizi “tüketim nesnesi” haline getirmek istiyorlar. Sadece yeme-içme, giyim-kuşam konularında değil; insan olmanın basit ve ince özelliklerini de hızla tüketmemizi arzu ediyorlar. Ahlakı tüketmek, utanmayı tüketmek, derdi olan insanları tüketmek vs. Büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü hızla tüketiyor.
381 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.