Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Reklam
Harikasınız Abdurrahman el Kevakibi üstad!
Doğulu, bütün şeref sanki namusta gizliymişçesine genelde namusunu kıskanırken, Batılı genellikle özgürlüğünü ve bağımsızlığını kıskanır. Doğulu dindarlığa ve dindar görünmeye önem verirken, Batılı güce ve onura önem verir, bu değerleri yerleştirmeye çalışır. Özetlemek gerekirse, Doğulu geçmişte veya hayal dünyasında yaşarken, Batılı yüzünü gerçek dünyaya döner, geleceği planlar!
Fakat Kevakibi müslümanlara karşı insaflı davranarak şunu da belirtmiştir ki bu külli çöküş sadece müslümanlara has bir durum değildir. Bilakis diğer inanış ve dinlerin mensuplarında da aynı hastalık vardır. Bunlardan bir kısmı müslümanlardan da kötü haldedirler.
Yine Allah onda; hayatını idame ettirip tehlikelerden korunması için bir akıl, görmesi için iki göz, yürümesi için iki ayak, işini görmesi için iki el, vicdanının tercümanı olsun diye bir dil yaratmıştır. Ama o bütün bunları inkar ederek her şeyi başkasından bekleyen ahmak, kör, özürlü/engelli, felçli ve yalancı bir insan olmayı seçmiştir ki böylesinin sözü özüne pek uymaz.
Sayfa 73 - Mana YayınlarıKitabı okudu
Avam kimdir?
Avam kimdir? Avam, cahil kalınca korkan, korkunca da teslim olan; aynı şekilde bilgi sahibi olunca konuşan, konuşunca da yapan halktır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Doğu ve Batılı farkı
Ferdi özellikler bakımından Doğulu Batılıdan üstün görülse bile toplumsal işlerde batılı kesinlikle doğuludan üstündür. Batılılar, kendilerine sadakatle hizmet edeceğine ve yasalara uyacağına dair başkalarına yemin ettirirken, Doğuda tam tersine, hükümdar tebaasından, itaat edip emirlere uyacaklarına dair yemin alırlar.
Sayfa 157Kitabı okudu
224 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
El-Kevâkibî, II. Abdülhamid dönemi Arap aydınlarından, aslen Suriye Halepli, bu eseri 1900’de kaleme almış. Kitap, baştan başa otoriterlik eleştirisi ve İslam’a sığınarak kurtulma reçetesi mahiyetinde. Arada modern siyaset düşüncesine dair unsurlar varsa da, genel olarak eski siyasetname geleneğine daha yakın. El-Kevakibi, Osmanlılara ve Türklere
Despotizmin Doğası - Köleliğin İflası
Despotizmin Doğası - Köleliğin İflasıAbdurrahman El-Kevâkibî · Mana Yayınları · 201813 okunma
Siyaset yazarlarından biri der ki: Ben her devirdeki despot yöntecinin kasrını, tıpkı korku heykeli gibi görürüm; orada mabut, zorba hükümdardır.
Sayfa 102Kitabı okudu
Çöküş olarak çevrilen الفتور (uyuşukluk/miskinlik/atalet/durağanlık/çöküş) sözcüğü Kevakibi’nin kitabında toplam 38 kez geçmiştir. Bu da gösteriyor ki müslümanlardaki çöküş olgusu, Kevakibi’nin aklından ve vicdanından hiç çıkmayan en büyük sorun, en önemli dertti.
Sayfa 22 - Mana YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hiçbir adil yönetim yoktur ki milletin gafleti ya da uyutulmasıyla kendini muhakeme ve cezadan azade hisseder etmez istibdat yöntemlerine başvurmasın. Bu yönetimler istibdadı bir yönetme aracı olarak halka bir kere kabul ettirdiler mi bir daha ondan vazgeçmez.
Sayfa 69 - Mana YayınlarıKitabı okudu
Kıssadan hisse güzel bir fıkra!
Bir av köpeği bir gün tavşanın peşine düşer. Bir süre sonra yorgun düşer ve tavşanı yakalayamaz. Ve sonra tavşana sorar: - Senden daha güçlü ve daha hızlı olduğum halde beni nasıl geçebiliyorsun? Tavşan cevap verir: - Çünkü ben kendi adıma koşuyorum. Sen ise sahibinin adına koşuyorsun.
Dişi örümcek dışında bütün hayvanlarda, hatta balık ve haşerat aleminde dahi egemen olan doğal yasaya göre aynı türe ait hayvanlar birbirlerini yemezler. Fakat insan insanı yer. Yine diğer canlılar, içgüdüsel olarak rızkı Allah’tan beklerler, yani onu doğal kaynağında ararlar. Nefsine zulmeden insan ise rızkı kardeşinin elindeki, hatta ağzındaki lokmayı kaparak elde etmeye çalışır. Daha da kötüsü; çok defa insanın hemcinsi olan insanı yediğine tanık olunmuştur.
Sayfa 126 - Mana YayınlarıKitabı okudu
Güç önce asabiyetteydi ( milliyetçilik), Sonra bilginin oldu. Sonra da sermayeye geçti.
97 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.