Bir süredir kafam kendimin bile takılmasına utandığım şeylere takılı. Endisem büyük hayat zor ve yalnızım kimseye dert tasa olmadan bu dönemi atlatmak icin çaba sarfediyorum. Bu konuda başarılı olduktan sonra önümü görebilir arkadaşlarıma baş ağrısı olmadan beraber yürübilirim. Şuan yaptığım seçimler doğrultusunda sağlıklı bir hayat kurmaya odaklandım sizleri bu aşamada yaşadığım bunalımlarla bunaltmak istemiyorum. Herkesin yeterince düşünüp tasalanacağı sıkıntıları var. Sadece biraz daha büyüyeceğim. Herkese hayatta başarılar dilerim.
Dışarıdan bakan için, gösterdiği yaş gerçek yaşına uyuyordu, ama aynı zamanda bunun iki katı, üç katı, yüz katı gibiydi de, yani bir genç kız mumyası gibi; içindense çoktan ölmüştü.
Olmak istediği ben'e kavuşmak, tüm zevkleri tatmasını sağlardı; ama olmak istemediği bu "ben"i olmak zorunda kalan bu kendi, onun işkencesidir: kendisinden kurtulmamanın işkencesi.
Sonsuza değin ölmek, ölmemekle birlikte ölmek, ölümü ölmek demektir bu. Çünkü ölmek, her şeyin bitmesi anlamına gelir; ama ölümü ölmek, ölümünü yaşamak demektir; ve bunu tek bir an yaşamak, onu sonsuza kadar yaşamak demektir.
Ölüm en büyük tehlike olduğu sürece, yaşamdan birşeyler beklenir ama diğer tehlikenin sonsuzluğu keşfedildiği zaman, ölüm için umut beslenir. Ve ölüm umut olduğu sürece tehlike büyüdüğü zaman, umutsuzluktan ölmenin neden olduğu umutsuzluktur.
Ama diğer bir anlamda, daha katı olarak umutsuzluk "ölümcül hastalık"tır. Çünkü daha açık bir anlamda bu hastalıktan ölünmesinden veya bu hastalığın bedensel ölümle sona ermesinden çok, bu hastalığın işkencesi, tersine, can çekişmede olduğu gibi ölümle savaşmasına rağmen kişinin gene de ölmemesinden kaynaklanır.
Umutsuz olmamak, umutsuz olmaya yatkınlığın yok edilmesi anlamına gelmelidir: bir insanın gerçekten umutsuz olmaması için, her an içinde bu olasılığı yok etmesi gerekir.