Acımak
Okudum bitti. SPOILER İÇERİR. Yazarın kalemiyle iki üç yıl önce tanışmıştım ve sevmemiştim. Tabi o zamanlar bu kadar klasik okuyan birisi değildim. Ya da kitabı yanlış zaman da okuduğum için de sevmemiş olabilirim.
Canım arkadaşım mutlaka bu kitabını okumalısın demişti. Ben de hemen okumak için alacaktım ki, bir de ne göreyim baskısı yok sitelerde. Uzun bir müddet baskısı gelsin diye bekledim. Tam geldi sipariş verdim. Yine tükendi diye sipariş iptal edildi. Şanssızlık denilince ilk akla ben geliyorum tabi. Neyse yine stoklarda görünce aldım, şükür bu sefer elime ulaştı.
Gelir gelmez de okudum. Bu kitabını diğer kitabından (Olağan İşler) daha çok sevdim.
Okurken o kadar sinirlendim ki anlatamam.
Zehra adında bir öğretmenimiz var. Görevi gereği uzaklara gidiyor. Bir gün bir mektup geliyor, mektupta babasının çok hasta olduğu ve onu görmek istediğini yazıyor. İlk başlarda gitmek istemese de sonradan babasının yanına gidiyor. Ve babasından kalan bir defter var, okumaya başlıyor. O okudukça ben sinirleniyorum.
Yahu bir insanın gözü bu kadar kör olamaz.
Mürşit Efendi bazı şeylerin farkına vardığın zaman önlem alabilseydin. Sen acı çektin, kızın acı çekti. Olan size oldu.
Okurken tüm duyguları yaşadım. Mutlu oldum, üzüldüm, ağladım....
Okuyun derim.
Bu arada bu kitabı okurken aklıma, Türkan Şoray'ın bir filmi geldi aklıma . Filmi sevmiştim.
Evet kimler okudu?