Ben, hayvanları kafeste görmekten hiç hoşlanmam. Kendilerine bakıldığını bilir bu hayvanlar; yüzlerce meraklı gözü hisseder bu hayvanlar, dokunur bu onlara. Ben gözetlendiklerini bilmeyen hayvanlar isterim. Kendi inlerinde gezinen, uykulu yeşil gözlerle uzanıp pençelerini yalayan, düşünen, ürkek hayvanlar.
İki Ordunun Durumu
Osmanlıların yaya yani yeniçeri kuvvetleri çok muntazam olup buna mukabil Şah'ın da altmış bin kişilik mükemmel süvari kuvveti vardı. Şah'ın kuvvetleri yorgun değildi fakat Osmanlı kuvvetleri bin türlü açlık ve sıkıntı içinde iki bin beş yüz kilometrelik yolu katedip yorgun ve aç bir hâlde gelmişlerdi. Zaten Şah'ın maksadı da Osmanlı ordusunu harabelerden içeri çektikten sonra imha etmekti; Osmanlı süvarisi bitkindi, buna mukabil İran ordusunda top yoktu.
Reklam
Bolluk da boğucudur, açlık da. İyi bilirim. Çok yiyen de hasta olur, aç kalan da. Onu da bilirim. En iyisi bolluktan da yokluktan da uzakta, arada derede bir yerde yaşayıp durmak. Kararlı gitmek ömrü uzatır.
Sayfa 18 - Can YayınlarıKitabı okuyor
"Belki de baştan beri hedefini başka yöne yöneltmeliydi, belki de şimdi kendi hatasını görüyordur fakat artık geri dönmek için çok geç, geri dönmek kendine ihanet anlamına gelirdi. Şimdi ya bu yolda yürüyecek ya da kaybedecekti."
İnsanın, henüz yaşarken, sadece açlık yüzünden çirkin, korkunç biçimlere girmesi, çok rezil bir şeydi, çok rezil!
"Müslümanlara gelen bu açlık, bu zâyiât-ı mâliye ve meşakkat-ı bedeniye nedendir?" Rüyada demiştim: "Cenâb-ı Hak, bir kısım maldan onda bir veya bir kısım maldan kırkta bir kendi verdiği malından birisini bizden istedi; tâ bize fukarâların duâlarını kazandırsın ve kin ve hasedlerini menetsin. Biz, hırsımız için tamahkârlık edip vermedik. Cenâb-ı Hak, müterâkim zekatını; (kırkta otuz, onda sekizini) aldı. Hem her senede yalnız bir ayda yetmiş hikmetli bir açlık bizden istedi. Biz nefsimize acıdık; muvakkat ve lezzetli bir açlığı çekmedik. Cenâb-ı Hak ceza olarak yetmiş cihetle belâlı bir nev'i orucu beş sene cebren bize tutturdu. Hem yirmidört saatte bir tek saati, hoş ve ulvî, nûranî ve faideli bir nevi tâlimât-ı Rabbâniye'yi bizden istedi. Biz tenbellik edip, o namazı ve niyazı yerine getirmedik. O tek saati diğer saatlere katarak zâyi ettik. Cenâb-ı Hak, onun kefareti olarak, beş sene tâlim ve tâlimât ve koşturmakla bize bir nevi namaz kıldırdı." demiştim. Sonra ayıldım, düşündüm, anladım ki; o rüya-yı hayâliyede pek mühim bir hakikat vardır.
Sayfa 46
Reklam
İnsanın birazcık ekmeği olsa! Sokaklarda ısıra ısıra gidebileceği, bir küçük nefis çavdar ekmeği! Hem yürüyor, hem de bu en iyisinden çavdar ekmeğini hayal ediyordum; şimdi yemesi ne hoş olurdu! Açlık iflahımı kesiyordu; ölmeyi, yok olmayı özledim, duygulandım, ağladım. Sefaletim bitip tükenmek bilmiyordu!
"Açlık, zorluk ve hayal kırıklığı hayatın değişmez yasalarıydı."
Sayfa 130Kitabı okudu
Açlık
Hz.Mevlana buyurdu ki: Açlık zahmeti öbür zahmetlerden daha kolaydır. Ayrıca açlıkta yüzlerce hüner ve faydalar vardır. Açlık ilaçların padişahıdır. Bütün hastalıklar onunla iyileşir. Bütün yemekler açlıkla güzel hale gelir, lezzet alır. Tok iken ağlamak bile zordur. Senin gönül kuşun fazla yemekten ötürü bu yumurtayı delip çıkaramamıştır. Bu daracık yumurta hapishanesinde sıkışıp kalmıştır. Sen nefis esareti yumurtasından çık ki, kanatlarını açıp mana semasında uçabilesin."
Sayfa 100 - Destek Yayınları
Açlık, yorgunluk, uyku
Açlık nasıl en iyi baharatsa, yorgunluk da en mükemmel uyku hapıdır.
Reklam
Açlık çeken zekâ
Aşağı düzeydeki yaratıkların zekâsını yalnız açlık keskinleştirir
KHREMYLOS Ah bugün yaşam biz insanlar için ne halde, kim onun bir delilik, hatta daha çok bir cinnet olduğunu reddedebilir? İnsanların çoğu kötü olmasına rağmen malına mal katar, haksızca parsayı toplar. Pek çoklarıysa istedikleri kadar iyi olsunlar, feci haldedir ve açlık içinde...
Bir zamanlar bir üstat varmış. İnsanlar konuşmasını dinlemek için toplanmış. Söyledikleri harikulade imiş, sevgi sözcükleri ona kulak veren herkesin ta yüreğine işlemiş. Kalabalığın arasında bir adam, Üstadın ağzından çıkan her sözcüğü dinlemiş. Gönlü yüce olduğu kadar alçakgönüllüymüş de. Üstadın sözleri bu adamı öylesine derinden etkilemiş ki
... kırık kopuk geçip giden düşünce kırıntılarından sorumlu olamazdı insan.