Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Yazar arkadaşlarınız varsa hayat size daha tozpembe gözükmüyor. Aksine neden bana da bir karakter yazamadılar diye laf çarpma hakkı sunuyor. Hayır yani canım https://1000kitap.com/payelll_' im yazmışsın aslan gibi, güzel seven adamları araya benide iliştirsene! Yok arkadaş yok sonunda kendi kendime bir erkek karakter yazacağım. Koydum kafaya. Şimdi bildiğiniz
Notlar; insanın akıl, mantık, irade, bilim gibi herhangi bir şeyle bir kalıba oturtulamayacağını, insanı özgür kılan şeyin hür irade olduğunu ve bu hür iradenin de insanı özgür kılmasının sebebinin bir kalıba ya da mantığa dahil edilmemesinden kaynaklandığını ve eğer irade de akıl, mantık, bilim gibi mantıki bir çerçeveye sokulursa özgürlük sağlamayacağını söyleyen, kırklı yaşlarında, kendisini "hiçbir şey" olarak niteleyen bir adamın ağzından yazılıyor.
Yazar kitabın ikinci bölümünde geriye dönüş tekniğiyle niçin yeraltına çekildiğini ve niçin "hiçbir şey" olduğunu bazı anılarıyla (kötü anılarıyla) açıklıyor. Yazar kendisini hiçbir şey olarak niteliyor fakat kendisi son derece gururlu bir adam. Bu fazla gurur ve kendisinin bunun farkında oluşu onun her şeyden soyutlanmasına, bu gururu yüzünden gurursuzluklar yapmasına, yaptığı ya da yapmadığı her şeyden acı çekmesine sebep oluyor ve bu notları da 138.sayfada kendisinin de söylediği gibi günahlarının kefaretini ödemek için yazıyor.
Bazen o kadar derin duygular yaşarsınız ki anlatacak kelime bulamazsınız ya. Kitabin arkasinda 'bırakalım da hikaye kendini anlatsın' yaziyor. Okuduktan sonra anladım ki bu hikayeyi, böylesi benzersiz bir aşkı anlatmanın imkanı yok. Hüngür hüngür ağlayarak okudum. Üstelik sulu göz de değilimdir. Ölümün getirdiği çaresizlik, kavuşmanın getirdiği mutluluk, ayrılığın getirdiği hüzün..bütün duygular birbirine girdi. Beni alıp baska diyarlara götürdü.
Bu hikaye Anne Callagher'in zamanda yolculuk hikayesidir. Dedesinin vefatından sonra İrlanda'ya gidecek, onun küllerini savurmak için göle açıldığında kendini 1921 yilinda bulacak, dedesinin altı yaşındaki haline annelik yapacak, Dr. Thomas'in aşkı olacaktır. Hem de ne aşk.. Önemli olan güzel sevebilmektir.Thomas güzel seven adamlardan. Aşkını sabırla bekleyen benzersiz, kalbi sıcacık bir adam. Ve bir adam sevdiğini kac kere kaybeder kac kere bulur. İkisi de bu aciya nasıl dayanır ... Hepsini Thomas'in gunluklerinden ve Anne'nin ağzından okuyoruz.
"Suya yaklaşma sevgilim, uzak dur kıyıdan ve denizden.
Suyun üzerinde yürüyemezsin sevgilim göl alır seni benden."
Psikoloji-Gerilim tarzı kitapları okumaktan hoşlanmıyormusunuz? Benim gibi okumaya niyetlendiyseniz doğru bir kitap seçtiniz. Kitabı okumaya başladığımda uflamalarla, saçmalamış ya... düşünceleri ile sıkıldım. Ancak bir noktada sanırım 80 küsür sayfalarda işin rengi okadar değiştiki her bölümde yok artık... demekten kendimi alamadım. Spoiler tarzı yorumları sevmiyorum. Şunlar oldu, bunlar yazıyor demek istemiyorum. Söylemek istediğim kitabın baş karakterinin çok farklı psikolojik bir rahatsızlığı var ve yıllarca kimse bu hastalığı hissedemiyor. Kitabın diğer adı sapık ama ilk akla gelen şekliyle olan sapıklıkla hiç bir alakası yok. Psikoloji - gerilim sevmeyen bir okur olarak şahsi fikrimce gerçekten hoşuma gitti. Şunu söylemeden geçemicem dili cidden akıcı...
Kitap dolusu günler dileğiyle...
Köşe yazıları ve şiirleri ile tanıdığımız İbrahim Tenekeci, bu kitabında günlük hayata dair gerçeklikleri kendi bakış açısıyla bizlere anlatıyor .Kitap üç ana oluşuyor; Rabb'im sen olmasan Kimin aklına gelirim ben mısraları ile başlayan giriş adını verdiği bölüm." Eski defterlerden "adını verdiği 2. Bölüm ve "Başka yerler"
Kitap 14 hikâyeden oluşuyor. Sait Faik çok iyi bir gözlemci. Hikâyelerinde de bu gözlemlerini aktarıyor, karakterler, doğa tasviri o kadar canlı ve gerçekçi ki gözünüzün önünde canlanıyor. Yazar, İstanbul'a epey hakim ve bunu hikâyelerinde bolca kullanıyor. Ben özellikle adada geçen hikâyelerini okumayı çok seviyorum.
Sait Faik'te okumayı en
2022 (Pars) yılında okuduğum 56.betik [Tamız ayının 4.betiği]
Bizi insan yapan en önemli parçamız olan beynimizi, yediden yetmişe tüm meraklılara en anlaşılır ve eğlenceli şekilde anlatan ve anlatmaya da devam eden öyküler kıyamet kadar yazılsa da bu güzel parçamızın gizemini hiçbir zaman çözemeyiz. [n]Beyin, ortak geleceğimize dair hayal kuran tüm zihinleri “Zihin ve Beyin” ana temasıyla 1. [n]Beyin
Murakami nin okuduğum üçüncü kitabı. İlk ikisinde ki yalnız adamları ne kadar sevdiysem bunu da o kadar sevdim. Yalnız bu sefer Hacime ye kızdım. Kendime nasıl kızıyorsam onun bencilliğine de kızdım. Yapmadıklarına …elinden kaçırdıklarına..terk ettiği kadınlara..Murakami nin karakterinden de farklı bir şey beklenemezdi. Yapmadıkları üzerine kitap yazıyor adam resmen. Bunun bir ismi var mı bilmiyorum? Ama ben buna ters olay adını yakıştırdım. Olmayan olayların hikayesi. Yaşam içinde yaşamamayı seçen adamların hikayesi. Yine de yaşıyorlar! Her şeye rağmen hayata tutunuyorlar ve bir şekilde devam ediyor onlar için. Peki ya kadınlar. Onlar yaşamayı beceremeyen taraf! Tüm romanlarını okumadım ama eminim artık Murakami kadınlarıyla erkekleri cezalandırıyor. Asla sevdikleri kadınlar gibi olamama cezasını. Kadınlar arada kalmadan bir tercih yaparken , erkekler yaşamla ölüm arasında bir yerlerde hapsedilmiş sanki. İşte bu yüzden kadın olmama rağmen orda ki erkeklere daha yakın hissediyorum kendimi. Sıkışmışlık hissini onlarla beraber hissediyorum. Bu belki benden ziyade Murakami nin başarısıdır. Kitaba gelirsek sonu yine her kitabında olduğu gibi bizi hayal gücümüzle baş başa bıraktı. Bize de geriye şimamato-san a ne oldu? İzumi neden öyle oldu?
Sorularına kendimiz cevap vermek zorunda kaldık. Açıkçası ben bir cevap bulamadım bulduğum hiçbir cevap kitaba uymadı.
Aslında 2021'in son kitabı olacaktı ama bir türlü son birkaç sayfayı bitiremedim. O yüzden 2022'nin ilk kitabı oldu. Tarık Tufan külliyatını bitirmeye çalışıyorum, eski kitaplarının arasında okumadıklarım vardı. Bu da onlardan biriydi. Kitap okumayı seven bir velim tarafından tavsiye edilince ben de biraz öne aldım. Uzun kitaplardan sonra böyle kısa soluklu kitaplar güzel gidiyor. Gelelim kitap yorumuna. Yoksul, kimsesiz, kapitalizmin ağırlığı ile ezilen karakterler süslemiş yazarın satırlarını. Kitabın kapağında "öykü" yazıyor ama bence öyküden ziyade tür olarak denemeye yakın bir kitap olmuş. Ya da alışageldiğimiz öykü formatından biraz farklı. Konu olarak İslam coğrafyasının kanayan yaralarını, mutad kaderini de unutmamış yazar. Okurken üslup açısından Mehmet Akif havası hissettim. Ancak Mehmet Akif ne kadar haşin ise Tarık Tufan o kadar naif. Gerçeğin acımasızlığından hayalin şefkatli kollarına sığınıyor çoğu zaman. Sonunda da güzel bir dua ile kapatıyor yazar. Bize de en içten şekilde "Amin!" demek düşüyor. Herkese keyifli okumalar diliyorum. ️
