Tanımadığım en iyi dostumdan gelen posta kutusundaki mektuplarımı alıp heyecanla okumaya başladım. Okudukça henüz tanışmadığım dostuma hayran kalmıştım, her sayfasında bana daha neler katacak hangi gerçekleri görmemi sağlayacak diye düşünüyordum bana gösterdikleri sayesinde onun iyiliğimi isteyen gerçek dost olduğuna inanmıştım... Kelimelerle, cümlelerle gerçek dünyayı anlatmıştı bana her sayfayı bitirdikten sonra biraz ara verip onun sorularını cevaplamaya çalışıyordum bazı sorulara cevap vermekte güçlük çekiyordum...
Gerçek dostun gerçek hayatı sorgulaması ve bunu yazıya dökmesi insanı, yaşamı ve ölümü anlatması beni o kadar çok etkiledi ki kitap bitince gerçek dostun eksikliğini hissettim...
Yaşamak için anlamak gerektiğini söylüyordu sahi ne kadar anlıyoruz kendimizi ve etrafımızdakileri...
...Şekillere giren ve şekiller veren, şifreyi kurcalarken rakamları, buket yaparken çiçekleri, cinayet işlerken mermileri okşayan, söndüren ve yakan, çözen ve dolaştıran, çizen ve silen, kazan ve gömen, kuran ve yıkan, gölgesi çocuklara tavşan, büyüklere kurt masalı anlatan, kutsal kitabın altında sıcak, taşın altında soğuk ellerimiz var bizim.
Ellerimiz var, çünkü falcıların elinde okunmak için değil, âmâlar gibi okumak, ahrazlar gibi konuşmak için var...