Kitabın en acı yanı kitapta anlatılan olayların gerçek olması ve dünya çapında belkide milyonlarca kadının buna benzer hikayelerinin olması, buna benzer acımasızlıkları yaşıyor ya da yaşamış olması. İşte bu gerçek; kitabın her sayfasında bir tokat gibi iniyor insanın yüzüne.
Olaylar yine Afganistan'da geçiyor. Yazar burada da Uçurtma avcısında olduğu gibi savaştan, savaşın acımasızlığından, insanların savaş sırasında kaybettiği sevdiklerinin acısından, özleminden bahsediyor. Savaşın yanı sıra da aynı kaderi paylaşan iki kadının mücadelesini okuyoruz. Çocuk yaşta evlendirilen, birbirine kuma olarak getirilen iki kadın kuma olmanın çok daha ötesinde ve belki de kuma olmak dışında birbirlerinin her şeyi oluyorlar bence. Anne kız oluyorlar, abla kardeş oluyorlar, iki yakın dost, arkadaş oluyorlar,sırdaş oluyorlar..
Okurken duygulanmamak, öfkelenmemek elde değil. Çoğu yerde öfkeden okuyamayıp sonra devam etmek üzere bıraktığım çok oldu fakat öfkelendiğim kadar merak da ettiğim için bu ara verme süresi o kadar da fazla sürmedi. Çünkü ters köşeleri de vardı ve anlatım çok akıcı, olaylar çok dikkat çekiciydi. Kadın, kadın olduğu için hor görülüyor, aşağılanıyor, kız çocuk doğurduğu için dayak yiyor. Ve bunları okurken insan düşünüyor; bunlar gerçek mi? Gerçek hayatta da bunu yaşayan kadınlar var mı? Evet, maalesef var. Yemek tuzlu olduğu için öldürülen kadınlar var. Bu bizim ülkemizde de böyle, başka ülkelerde de böyle. Maalesef kadınlar aslında kendilerinin olan haklar için mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Ne büyük haksızlık insanın aslında sahip olduğu haklar için mücadele ediyor olması...