Sanırım yıllar geçse de bir köşeye çekilip, sorgusuz sualsiz duvarı izlemekten vazgeçmeyeceğim. Eski küçük kızın canı yandığında göz yaşları düşerdi yanaklarından. Sabahlara kadar ağlayıp uyanınca yeniden kalkmak isterdi. Şimdi ise ağlayamıyorum, çok ağlayınca göz yaşları biter derlerdi. Sanırım doğru. İçim ağlıyor, içim kan ağlıyor, en garibi de ben gülüyorum. Saatlerce kasvetli havanın yaşattığı hislerimi sorguluyorum. Duvarlar hiçbir şekilde konuşmuyor. Benimde konuştuğum söylenemez. Konuşmuyorum ama içimdeki melodinin duyulmasını istiyorum. Yıllar sonra nerede, nasıl olurum bilmiyorum hatta tahmin bile edemiyorum. Bir insan bu kadar hayat dolu olup bu kadar hayatını nasıl karanlık görebilir aklım almıyor. Güçsüz değilim fakat güçlüyüm de diyemiyorum. Kalabalıktayım bu yüzden yalnızım da diyemiyorum. Melankolik olmak ruhuma işlemiş. Göz yaşlarımın her daim içimdeki çiçeği sulayacağını bildiğim için asla kurutmayacağım. Ve mevsimi geçmiş bir çiçeği yeniden yeşertmeyeceğim.