Erkekler örtülü kadınları kariyerlerinin önünde engel olarak gördükleri için tesettürlü hanımlarla evlenmiyorlarmış. Onları yük gibi görenler de, onların görünürlüğünden gocunanlarda var mış.
Babeuf, daha o zamandan, devletin bir alet, bir sınıfın bir başka sınıf üzerindeki egemenliğine alet olduğuna parmak basıyor. Bütün politik ve töresel kurumların egemen sınıfın baskısını yasalaştırmaya çalıştığını görüyor: Yöneticiler vurguncuların suç ortağıdır; yasalar da, azınlığın çoğunluğu saymasına yetki veren "bir eşkiyalık" düzenini korumaktadır; burjuvazinin tekelinde olan eğitim gerçeğe karşı kullanılan bir savaş silahıdır; ahlak, devlet gücünü elinde tutan sınıfa boyun eğerek her şeyin yolunda gidebileceğini halka öğütlemekte; din de, cennete gidebilmek için "bu dünyada yoksulun yoksul kalması" gerektiğini tekrarlamaktadır. Savaşlara gelince, onlar da, her şeyden önce, dışarıda kazanılan zaferlerle içerideki baskıyı unutturmaya yaramaktadır. Babeuf, kamusal kurumların sınıf politikasının iç yüzünü açıkça ortaya koyan ilk insandır.