Gogol'dan önce, Bulgakov girdi aslında kitaplığıma. İsimleri sık sık beraber anılır. Hatta Bulgakov'un son aldığım kitabı olan Şeytanname'nin çevirisini yapan Erdem Erinç ; kitabın başında 6 sayfalık o kadar güzel bir önsöz hazırlamış ki , Gogol a, özellikle de paltosunu olan merakım iyice arttı. Bulgakov gibi bir adam bile bu paltodan çıktıysa, keramet vardır diye düşünüp, bir sonraki kitapçı ziyaretimde Gogol'un Paltosunu aldım ilk iş.
Ortalama bir kapak tasarımı olan, incecik; rafta çok da dikkat çekmeyen ,sıradan bir kitap. Tıpkı anlattığı karakter Akakiy Akakiyeviç gibi. Varını yoğunu, ordan burdan arttırıp biriktirdiği parasını; artık kendisini Rusya'nın soğuğundan korumaya yetmeyen, sabahlığa dönmüş paltosunun, yenisini almak için harcamış , silik, monoton bir "küçük insanın" öyküsü. Hayatına giren bu fiyakalı palto sayesinde çok kısa sürede olsa "mühim insan" olmayı tadabilmiş, ancak bir palto hırsızı tarafından tekrar "küçük insanlığa" itilmiş olan Akakiy Akakiyeviç'in , Sovyet bürokrasisi tarafından yutuluşunu anlatan kısa bir kitap. Ayrıca kitabın sonunda, yazarın bizlere, içimizi biraz olsun rahatlatan, sevimli bir sürprizi var.