İrâde sıfatı, Allâhü Teâlâ’nın dilemesi demektir.
Cenâb-ı Hak, Mürîd’dir, yani dileyicidir. O’nun dilediği olur, dilemediği hiçbir şey meydana gelmez. Bu âlem O’nun dilemesiyle meydana gelmiştir. Yerlerde, göklerde meydana gelen büyük, küçük, az, çok, her şey ancak Hak Teâlâ’nın dilemesiyle olur. Cenâb-ı Hak dilemedikçe bir sineğin kanadı bile kıpırdamaz.
Kulların ihtiyârî fiillerinden olan iman, ibadet gibi hayırlı ve iyi işleri, kul kesbeder (çalışıp kazanır), Allâhü Teâlâ hem diler ve yaratır, hem de ondan râzı olur. Fakat küfür, zulüm, isyan gibi şerli ve kötü işleri kul kesbeder, Allâhü Teâlâ dileyip yaratsa da ondan aslâ râzı olmaz. Nitekim Zümer Sûresi’nin 7. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurulmuştur -meâlen-:
“Eğer küfre düşerseniz, şüphe yok ki Allah, sizden müstağnîdir (size muhtaç değildir). Bununla beraber, kulları için küfre razı olmaz. Ve eğer şükrederseniz, onun için sizden razı olur…”
Bütün insanlar, Allâhü Teâlâ’nın ferman buyurduğu bir hükmü bozmak için bir araya toplansalar, onu değiştirmeye aslâ kâdir olamazlar. Hiçbir şey, hiçbir kimse, Cenâb-ı Hakk’a bir iş yaptırmaya kâdir değildir. Cenâb-ı Hak dilerse olur. Binâenaleyh Cenâb-ı Hak, fiillerinde mecbur değildir.
Cenâb-ı Hakk’ın dilediği ve işlediği her şeyde faydalar, hikmetler vardır. Yılan, akrep, pire gibi zararlı görülen şeyleri yaratmasında dahi nice hikmetler, faydalar vardır. İyice düşünülürse belki bazı faydaları anlaşılabilir.