Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendini noksan gören kişi olgunlaşmaya on atla koşar. Kendini olgun sanan ise bu zannı sebebiyle Allah’a ulaşamaz... Akşemseddin Hazretleri (Rh.a)
Ankara'ya geldiği zaman Hacı Bayram'ı müritleriyle ovada mahsul toplarken görür. Yanına yaklaşır; fakat iltifat görmez. Aldırmayarak ise girişir; yemek zamanına kadar şeyhin müritleriyle beraber çalışır. Yemek vakti olur. Hacı Bayram kendi eliyle aş dağıtır. Fakat Akşemseddin'in çanağına ne burçak çorbası, ne yoğurt koyar; artan aşı da köpeklerin önüne döker. Akşemseddin darılıp gideceği yerde şeyhin kapısının köpekleriyle ve onların çanağından karnını doyurur. Bu alçakgönüllülük, bu teslim üzerine Hacı Bayram onu yanına çağırır, müritliğe kabul eder. Ölünce de kendisine halef olur; yahut hiç olmazsa tarikatın fazlaca şeriatçı kolu onu şeyh tanır.
Reklam
* Merhum Prof. Dr. Fuat SEZGİN hocanın tespitlerine göre Müslüman Bilim Adamları ve Hizmetleri: _*1. Akşemseddin: Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu buldu...*_ _*2.Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini.İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazdı...*_ _*3.Ebul-Vefa:Trigonometri’de tanjant, cotanjant, sekant, kosekantı bulan büyük
İstanbul'un fethinden sonra şehre Fatih'in önünde giren Akşemseddin nerede, elleri zincirli hâliyle trene bindirilen Muhammed Atıf nerede?
mesneviden alıntı istifade edelim inşallah
Akşemseddin Hazretleri Osmancık’ta müderris iken Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin nâmını duyar ve ona talabe olmak için Ankara’ya gelir. Ancak Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin dükkan dükkan dolaşıp halktan para topladığını görünce: ‘Evliya halka avuç açar mı, buralara boşuna gelmişim’ diyerek ; Zeynüddin Hafi Hazretlerine öğrenci olmak için Haleb’e doğru yola çıkar. Haleb’e yaklaştığı sırada bir rüya görür. Rüyasında boynunda bir zincir takılmış zorla Ankara’da bulunan Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin eşiğine çekilmektedir. Zincirin ucuda Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin elindedir. Bu rüya üzerine hata yaptığını anlayan Akşemseddin derhal Ankara’ya geri döner ve Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin nerede olduğunu sorar. Hasad zamanı olduğu için Hacı Bayram-ı Veli öğrencileriyle tarlada burçak hasadıyla meşguldür. Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri O’na hiç iltifat etmez ve Akşemseddin’de diğer öğrencilerle beraber burçak hasadı yapmaya başlar. Öğle olur, namazlar kılınır, yemekler hazırlanır, sofralar kurulur, herkes sofraya oturur, ancak Akşemseddin’e buyur diyen olmaz. O da bir köşeye çekilir bekler. Çok geçmeden köpeklere de yiyecek verilir ama O’na yine bir şey ikram edilmez. Akşemseddin de köpeklerle beraber yemek yemek üzere yere diz çökünce Hacı Bayram Veli Hazretleri hemen O’nu sofrasına çağırır. Çünkü gurur sınavını başarıyla geçmiştir. Sofraya oturunca; Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri gülümseyen tatlı bir yüz ifadesi ile şöyle der; ‘ Zincirle zorla gelen misafirin ağırlanması, işte böyle olur.’
Kürsü üzerinde osmanlıca olarak “Makam-ı Hacı Bayram Veli” yazmaktadır.
Bayramiyye Tarikatı ’nın Osmanlı Devlet’inin ortasından Ankara gibi bir yerden Anadolu’nun çeşitli yerlerine kısa sürede hızlı bir şekilde yayılması ve insanları etkileyen güçlü bir ekol haline gelmesi, 1421 yılında tahta yeni oturan Sultan 2. Murad’ın dikkatini çekmiştir. Bu sebeple Hacı Bayram-ı Velî’yi soruşturmak amacıyla Edirne’deki sarayına çağırmıştır. Hacı Bayram Veli, 1421 yılının Temmuz ayında talebelerinden Akşemseddin ile beraber Osmanlının Pâyitahtı Edirne’ye gitmiştir. Hacı Bayramı Velî’nin Edirne’de Sultan II. Murad ile görüşmesi, sohbet etmesi ve gösterdiği manevî olgunluk, sultanın takdirini kazanmasına vesile olmuştur. Yüz yüze gerçekleşen bu görüşmeden sonra Sultan II. Murad, Hacı Bayram Velî’ye alaka göstermiş, Eskicami’de vaaz vermesini rica etmiş, onun adına vakıflar, zâviyeler ve mahalleler kurdurarak iltifat etmiştir. Hacı Bayramı Veli Hazretlerinin Edirne Eski Cami‘de vaaz ettiği kürsü, yaklaşık 6 asırdır ona duyulan saygıdan dolayı kullanılmamaktadır.
Reklam
Fatih'e İstanbul'un fethinde o kadar yardım ettikten sonra çekilip köyüne gidecek kadar vakar ve haysiyet sahibi olan, mektuplarında ona sahip olduğu manevi rütbeden bir akran gibi hitap eden, nasihatler veren, "Eğer padişaha huzur-i surimiz matlup ise biz anda varırız veya padişahla diyar-ı Arabı beraberce feth ederüz." diye ufuk gösteren Akşemseddin'in şeyhinin köpekleriyle bir sofraya oturması ancak XV. asır Türkiye'sinde görülür.
1.000 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.