(Defalarca okunmalık dizeler...Kalem ne denli yakışmış kağıda)
Aldırma ağlamışsam, ardından için için,
Sorma ufkumu saran, ahlar ve vahlar niçin,
Her güneşin batışı, ağır bir kâbus oldu.
Sen gittin ya güzelim, o açan güller soldu...
Tüm hevesim sendeymiş, gittin, onlar da gitti,
İçimde sevgiymişsin, kalmadı hepsi bitti.
İsyanlar öyle derin, inan çekilmez oldu.
Şu kocaman dünyanın, dört yanı birden soldu...
Yaralı serçe gibi, şimdi dallardan indim.
Hatır-gönül soran yok, yalnızlığıma sindim.
Acımasız hüzünler beşle çarpılır oldu,
O güzel gözlerinde, aşkın ziyâsı soldu...
Koynumda bıraktığın hasreti gör, büyüdü.
Senli anılarımı kor alevler bürüdü.
Hele başak saçlarım gümüş vitrini oldu.
Sen gittin ya güzelim, günüm, güneşim soldu...
Sabahattin Ali " aldırma gönül" demişti, Orhan Selim'in aslı da " yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir!" Demek ki kalın duvarların ardında insan böyle ayakta kalıyordu.