“Bazen içime bir keder doluyor. Azalıyorum, bitiyorum, çaresiz kalıyorum. İşte böyle zamanlarda hep Allah’ı arıyorum. Söylesene onu nerede bulabilirim?”
“Bir çiçeğe bak , ya da bir yıldıza. Ya da omuzlarına konan bir kelebeğe... Göreceksin ki baktığın her şey sana isim ve sıfatlarıyla Rabbimizi anlatıyor. Buldun işte, Allahu Ekber de, et şimdi secdeni.
Şimdi git Asr-ı Saadet’e. Bütün peygamberlerin reisi, bütün iman ehlinin imamı ve önderi, bütün evliyaların efendisi, ezelden ebede bütün zikir halkalarının başı Peygamberimizi tanı. Tanı ki her işinde, her ahvalinde, her sözünde Allah’ı göresin. Şimdi bir salavat getir ona; Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed.
Bitmedi. Şimdi al eline Kur’an’ı. Allah’ın adıyla, Rahman ve Rahim olanın adıyla oku. Oku ki gör kainat kitabı nasıl okunurmuş, öğren. Gör, kâinatın nizamı nasıl sağlanıyormuş, öğren. Gör, Hazreti Peygamber nasıl bir eğitimden geçmiş, öğren. Şimdi şükret; Elhamdülillahi Rabbil âlemîn.
Şimdi kendine bak .Sonsuz ihtiyacını gör, acizliğini anla. Görme duyun için gözün, yaşaman için hava yaratılırken, elmanın lezzeti damak zevkine göre ayarlanırken sor bakalım vicdanına Feride, senin bir dahlin olmuş mu? Olmamış mı? O zaman şimdi söyle. Ey Rabbim seni buldum. İyyâkenabudu ve iyyâ kenestaîn...”