Tatlı hava, renkli ziya, gök, deniz, ağaç, çimen, ateşli kadın bakışı, yakıcı şiir ve sarhoş edici musiki ile benim aramda, yarın, karanlık bir kaya gibi dikilecek olan insan beni şimdiden ürkütüyor.
Her insan ayrı ayrı ele alınırsa birer vicdan, birer şuur sahibi görünür. Fakat insanlar kitle halinde, bireysel faziletlerinden bazılarını kaybediyorlar. Kör, muhakemesiz ve insafsız oluyorlar.
-Kolunuzu nerede kaybettiniz?
-Çanakkale’de...
-Ha ha, öyle ise siz mükemmel bir Kemalistsiniz.
-Bir Kemalist mi? Evet. Fakat Çanakkale’de harp ettiğim için değil, sade bir namuslu Türk olduğum için...
Düşünce özgürlüğü; insanın gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini aktarabilme özgürlüğü olduğu kadar kurmaca olgular ve duygular yaratmak zorunda bırakılmama özgürlüğüdür de.
Çağımızdaki her şey, diğer tüm sanatçıları olduğu gibi yazarı da üstlerinin belirlediği konular üzerinde çalışan ve asla gerçeklerin tamamını kendi gözünden anlatmayan küçük memurlara dönüştürmek için birlik olmuş durumda.
Binlerce senenin medeniyeti, bu kan sellerinin akmasına bile mani olamadıktan, bu yüz binlerce işkence zindanını kapatamadıktan sonra, bütün o yazılanlar, hepsi boş, hepsi yalan olsa gerek. Harbin ne olduğunu önce hastane gösterir.