Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İdeal benliğini gerçekleyemeyen insanın hastalanması da kaçınılmazdır.
Babam ise şu ya da bu anaokuluna gitmemin bir şeyi değiştirmeyeceği gerçeğini anlamış görünüyordu ve evde yalnız kalmamın herhangi bir problem yaratmayacağını savunuyordu. Kim bilir belki içten içe anaokulu masrafından kurtulmak da istiyordu. Ama bunun için ona hiç gücenmiyordum. Bir devlet memurunun eti ne budu ne? Çocuklarına işkence etmek için maaşının yarısını isteyen o iğrenç sömürgenler utansın. Bir de ona o maaşı layık görenler.
Reklam
“Senin iraden güçlü değil hayatım, sadece tutkuların zayıf.”
Ve bence hepimizin tek derdi bu Profesör, bu dünyada yalnızız; çok yalnızız.
Ben ilişkilerime karşındamdakine tam bir güven duyarak başlamayı tercih ederim.Karşımdaki güvenilmez biri olduğunu gösterene kadar da böyle devam ederim.Her seferinde hayal kırıklığına uğramışsam da ahlaken bunun böyle olması gerektiğine inanıyorum.
Gölgesini kaybeden insan, gölgenin kendisine dönüşür.
Reklam
Devinimin olduğu yerde ışık, ışığın olduğu yerde kaçınılmaz biçimde gölge vardır. Hayat ışıkla mümkünse de, hayatın anlamı gölgelerde saklı durur.
Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
"Hakikat, bebeğim; ölümü aydınlatırken hayatı gölgeler."
Reklam
Siz de düşünürseniz, seçme özgürlüğü zannettiğiniz şeyin ekseriyetle ölümlerden ölüm beğenmek olduğunu fark edeceksiniz.
"Bana bu gece bir hikâye anlatır mısın? Eskiden olduğu gibi." "Elbette." Ceketini çıkartıp yanıma kıvrıldı babam. "Sana eğlenceli bir masal anlatayım öyleyse." "Hayır. Hüzünlü bir hikâye anlat bana." "Hüzünlü mü? Niye ki?" "Babacığım," dedim. "Sen de biliyorsun, vakit mutlu hikâyeler için çok geç."
Suç işlerken sadece yoksullar bir sebebe ihtiyaç duyar. 
Sayfa 21 - Alfa, 1.Baskı Ekim 2021Kitabı okudu
"Yarının Tarihi. Hmm, Zweig okuyorsun ha? Güzel mi?" "Fena değil," dedim. "Kimi hümanist sanatçı ve düşünürlerin biyografilerinden oluşuyor. Rimbaud, Valery, Gauguin, Tolstoy... Hepsi hayatının bir döneminde her şeyi geride bırakıp başka bir yerlere gitmiş, biliyor musun? Tolstoy hariç. O da içten içe hep çekip gitmek istiyormuş ama bir türlü cesaretini toplayamıyormuş. Nihayet seksen küsür yaşında, tamamdır artık, gün bugündür diyerek pılını pırtısını toplamış ve gitmiş tren istasyonuna. Sonra tren gelmiş ama o hiç yerinden kıpırdamamış..." "Niye? Son dakikada vaz mı geçmiş yine?" "Hayır," dedim. "Treni beklerken ölmüş."
Sence aşk diye bir şey var mı baba?' ... "Tanrı gibi düşün,' dedi babam. 'İnanıyorsan var olup olmaması pek önemli değildir. Ayrıca en büyük inkarcının da en inançlının da içinde bir nebze kuşku vardır. Ve elbette ki aşk da Tanrı'da ölümsüzdür
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.