"Şu “ama” kelimesiyle ilgili düşünüyorum bazen. Nazım’ın Galip Usta’sı kadar olmasa da tuhaf şeyler düşündüğüm oluyor bazen. Boşta kalmaktan mıdır bilmiyorum ama kendimi durduramıyorum...
“Ama” güzel bi’ kelime aslında. Kendine aynada baksa da yine aynısını görüyor fakat çoğu kişi özellikle “ama”da hep bir yamukluk bulur.
Kendisine acı itiraflardan önceki es verme noktası muamelesi yapılır.
Kıvırma ifadesinin has hali gözüyle bakılır. Yapılan bir davetin üzerine “gelirdim ama çok çalışmam lazım”daki “ama” sabıkalıdır. Kendisinden sonra gelen kısma inanılmaz ne yaparsanız yapın, inanılmaz. En iyi ihtimalle sorgulanır....
İtirazın, kabul etmemenin başlama düdüğüdür o. Her şeye razı gelmemenin, etraflıca düşünebilmenin ve ezber bozmanın köprüsüdür...
Söz konusu bu “ama”nın cümledaşları kendisi hakkında fikir verir. Bu kelimeler öyle yere gazete serip, ucuz çekirdek çıt çıtları eşliğinde tam demlenmemiş çayı iki şekerle içen tipler değillerdir. Bunlar “gerçi”lerdir, bunlar “öte yandan”lardır, “beri taraftan”lardır..."