Michel Foucault - Delilik, Bütünsel Yapı “Delilik şüphesiz aptallıktan iyidir.” Kuşkusuz, insanların davranışında ve dilinde, toplumun belirli bir tavır takındığı bazı olgular karşısında hassasiyet göstermeyecek kültür yoktur. Bu insanlara ne tamamen hasta ne suçlu olarak ne tamamen büyücü ne de sıradan insanlar olarak davranılır.Bu insanlarda,
Epikürcüler
Epikürcüler, var olan her şeyin atomlar ve boşluktan veya boş uzaydan oluştuğuna inandılar. Sonuç olarak ruhun kendisi atomlardan oluşur; maddedir ve bedenle beraber ölür. Epikürcüler, tanrılara inanıyor, ama onların insanlarla uğraşamayacak kadar kendi hazlarıyla meşgul olduklarını düşünüyorlardı. Helenistik dünyadaki çoğu felsefe okulunda olduğu gibi, Epikürcüler şu soruya odaklandılar: İyi yaşam nedir? Bu soruya şöyle cevap verdiler: İyi yaşam, mutlu bir yaşamdır. Mutluluk ise hazzın mevcudiyeti ve acının yokluğuydu. Ancak, onların haz ve acı psikolojisi benzersizdi. Epikürcüler, hazları durgun ve aktif hazlar olarak ikiye ayırdılar. Kinetik bir hazdan keyiflenme; bir arzuya sahip olmayı, arzuyu tatmin etmeyi ve sonrasında o arzunun yokluğunu deneyimlemeyi içine alıyordu. Örneğin yiyecek arzusu, birinin aç olması, yemek yemesi ve sonrasında doyması dolayısıyla kinetik bir hazdır. Statik bir hazdan keyiflenme, zıt olarak, arzuyu azaltmaz. Felsefî tartışmayla meşgul olma statik hazzın bir örneğidir: Felsefe yaptıkça, daha fazla felsefe yapmak istersiniz. Epikürcüler, bazı kinetik zevklerin gerekli ve iyi olduklarını kabul ederken, hep daha fazlası için arzu yaratan dürtülere karşı uyardılar. Örneğin, hoş tatlıları tüketme alışkanlığı, daha basit tatlılardan haz almayı veya tatlıların tümden yokluğu durumunda tatmin olmayı zorlaştırır. Bu nedenle Epikürcüler, kişinin basit yiyecekler yiyerek ve sadece arada sırada lüksten keyiflenerek genelde sade bir şekilde yaşaması gerektiğine inandılar.
Reklam
Tanrı öldü!
Nietzsche, "tanrıyı" öldüren midir yoksa onu öldüren acizlerin ilanını bildiren büyük bir alim mi? Manevi değerlerin yok oluşu ve gerçek Tanrı'nın boyut değiştirip maneviyattan, mutlak kabulden çıkıp tamamen toplumsal fobilere dönüşü neden ısrarla kısır döngüye sokuluyor? İnsan, tanrıyı topluma mal edip ana babadan kalma miras bir dinin müridi olmayı meziyet bileli hiçbir din barınamaz oldu yüreklerde. Tanrı, vicdanın kendisidir. Anonim isimlerle (Gygess'in Yüzüğü), karanlık dört duvarlar artlarıyla ortaklaşa işlenen günahlar Tanrı'ya biat etmemenin bir kanıtı değil midir? Asıl soru şu: Öldürülen tanrı, yeni bir bedende, toplumsal kurallarda, yeniden mi can buldu? İşte, asıl mesele de burada kopuyor. Yaratılmış "tanrı" öldürülmeyi hak ediyorken, gerçek Tanrı, Allah (cc), yeniden yüreklerde var olmayı bekliyor.
Zerdüşt ve Hint bilgesi Tohum hikayesi
Bir gün Viştasep Şah bir seferden dönerken, bir yere vardı ki orada Zerdüşt öğrencilerini eğitiyordu. Bu yer bir bağı anımsatıyordu ve Zerdüşt de öğrencileriyle birlikte burada yaşıyordu. Zerdüşt ismi o zamanlarda çok meşhurdu. Şah da uzun zamandır böyle bir fırsat kolluyordu ki Zerdüşt'ü ziyaret edip ona dünya, yaradılış, yaşam ve diğer konular
Hatalarıyla yargılamayın kimseyi. Ama yargılayacaksınız biliyorum. İnsanoğlu böyledir çünkü. Kendisi hariç herkesi yargılar. Biraz da özelleştiri yapabilse.
Merhaba, Yeni yazmış olduğum makalemi sizlerle paylaşıyorum. Yayınlanan adresler aşağıdadır. Kaynak gösterilerek yayınlanabilir, dağıtılabilir. En iyi dileklerimle Ali Rıza Malkoç Adres1: bit.ly/3RzhEtw Adres2: bit.ly/3IFlLQA Adres3: bit.ly/3aGw0aI Adres4: bit.ly/3PmX4uE *Dindar, kindar, inkârcı, şüpheci
Reklam
21 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.