Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarihleri zaman zaman ana hatlarıyla çizilen, fakat hiçbir zaman tam olarak yazılmamış olan Deistleri, hıristiyanlar daima temelde basit ateistler olarak görmüşlerdir. "Deizm", diyor Bossuet, kılık değiştirmiş ateizmdir.
[Popper'ın] ilk büyük çaplı eseri 'Bilim sel Araştırmanın Mantığı' 1935'te yayımlandı. Hem yandaşlarını hem karşıtlarını büyük ölçüde etkileyen "yanlışlanabilirlik" ilkesini ana hatlarıyla ilk olarak bu kitapta anlattı. Bunun devamı, on yıl süren müthiş bir çalışmanın ardından, uygulanan yasaların, tarihi yönlendirdiğini savunduğu 'Tarihselciliğin Sefaleti' ve ardından da otoriter rejimi ve tek particilik karşıtı sosyal liberalizmi savunduğu iki ciltlik ‘Açık Toplum ve Düşmanları’ ile geldi.
Sayfa 41 - Caretta KitaplarıKitabı okudu
Reklam
İyonya felsefesini kat eden düşünce şöyle açıklanabilir: Dönüşume uğrayan bir temel ilke var; ve o ilk halinden uzaklaştıkça daha katı ve az etkin bir hale bürünmekte. Thales'ten Herakleitos'a bu düşünce giderek daha net bir şe kilde ifade edilir. İlk İyonyalılar başlıca önemi ilk unsurun doğasına verdiler. Bunun ya su ya hava ya belirsiz bir şey ya da ateş olup olmadığını tartıştılar. Onların aksine Herakleitos için başlıca soru, bu ilk unsura ne ad verirsek verelim, ona iç kin hareket, etkinlikti. Öyleyse her şeyin özü, cismani anlam da maddi bir unsur, ama İyonyalılar, düşüncelerinde daha yükseklere eriştikleri nispette bu ilkenin köken haline yakla şap, bu kökene giderek ruhun işlevlerini atfetmeye koyuldular. İşte sürekli boyut ve konum değiştiren, dolayısıyla kendi liğinden hareket eder gibi görünen belirsiz formdaki tüm maddelere, suya, havaya ya da ateşe İyonyalıların yaşam ilkesini yani iç hareket ilkesini koyma tavrı ana hatlarıyla böyle açıklanır.
Sayfa 11 - Aristoteles'e Kadar Ruh TeorileriKitabı okudu
Öznenin aklına indirgenmiş karakterdeki bilimsel açıklama..
Tarihi seyri dikkate alındığında modern dönem, Batı'da skolastik dönemden sonra, Rönesans ve reform hareketlerinin yanı sıra coğrafi keşiflerle birlikte gelişen siyasal, sosyal, ekonomik ve bilimsel değişmelerin sonucunda ortaya çıkan ve XX. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam eden zaman dilimine karşılık gelir. Söz konusu dönemde hakim olan düşünme tarzı da modern duşünce olarak ele alınır. Ana hatlarıyla değerlendiril diğinde modern düşünce her şeyden önce öğretici olan ve tanrı tarafından yaratilan evrendeki olguları nitelikleri ekseninde ereksel bir açıklamaya tabi tutan Ortaçağ düşüncesinden farklı bir biçimde, evreni, harici referanslara başvurmadan,**zaman ve mekânla sınırlı olan** varlık alanına müracaat etmek suretiyle açıklamaya çalışan bir karaktere sahiptir.Bilimsel açıklama olarak bilinen bu yaklaşımın merkezinde deney ve gözleme dayalı nesnel bir bilgi arayışı yer alır. Yine modern düşünce, hakikati düşünen öznenin aklına indirgeyen karakteri sebebiyle rasyonalist ve tam anlamıyla humanist bir düşünme tarzı görünümündedir. Hümanist karakterine bağlı olarak kendisini, insanın düşünen özü ile dış dünya arasında bir ayırıma gitmek suretiyle tesis etmiş olduğu için düalist niteliktedir.
Sayfa 117Kitabı okudu
Doğru düşünme zorunlu olarak açık bir süreçtir ve insanlar için değerli olan bilim, tarih, genel ve net olarak bilinen şeyleri ihtiva eder. Bu basmakalıp bir söz olabilir, ama hala felsefe ve araştırma merkezlerimizi dar görüşlü ve köhne uzmanların kabuklaşıp karartmasından nasıl koruyacağınızı bulmak zorundayız.
"Şimdiye kadar pek çok bilim insanı evrenin ne olduğunu betimleyen yeni kuramlar geliştirmekle o kadar meşgul oldu ki, evrenin neden var olduğu sorusunu sormaya yer kalmadı. Diğer yandan işleri neden diye sormak olan felsefecilerse bilimsel kuramların gelişimine ayak uyduramadı. On sekinci yüzyılda felsefeciler, bilim de dahil olmak üzere insan bilgisinin tamamını kendi alanları olarak değerlendirmekte ve söz gelimi şu türden sorulara yanıt aramaktaydı: evrenin bir başlangıcı var mıdır? Gelgelelim on dokuz ve yirminci yüzyılda bilim, felsefeciler ya da birkaç uzman dışındaki herkes için fazlasıyla teknik ve matematiksel hale geldi. Felsefeciler soruşturmalarının kapsamını öylesine daralttı ki, yirminci yüzyılın en meşhur felsefecisi olan Wittgenstein bile "Felsefe için geriye kalan tek görev dilin analizidir" diyerek bu gerçeğe dikkat çekti. Aristoteles'ten Kant'a kadar gelen büyük felsefe geleneğinden sonra ne de büyük bir düş kırıklığı! Ancak bütünlüklü bir kuram keşfedersek, bu yalnızca birkaç bilim insanınca değil, fakat ana hatlarıyla ortaya konmuş bir ilke olarak, herkes tarafından anlaşılabilir hale gelecektir. "
Reklam
_Tinin Görüngübilimi, bilincin değişiminin yolculuğunun betimidir. _Her şey kozmik tinin görüngüleridir. Bu gerçekliklerin dışında aşkın bir varoluş bulunmaz. Her şey bu dünyada olup biter ancak bilen özne ile bilinen şey mesela bilinç ve dünya aynı şeydir. Hepimiz her şeyi kapsayan kozmik ruhun parçalarıyızdır. O tekil ve tüm olan tin'dir.
Siyonizm, ana hatlarıyla küresel şebekeye bağlı olarak kutsal kitapları Babil'in kitabı Talmud ve ezoterik bilgisinin gizli geleneği de Kabala olan gizli bir cemiyettir. Bu kelime Arapça 'Kabala gizlenmek ya da gizlemek anlamına gelmektedir. Bundan Elit Kabala'nın varlığını gizlenerek sürdürmesi gibi çok yerinde bir anlam çıkıyor. Siyonizm, Yahudi halkının menfaati için kurulmadığı gibi tam tersine İlluminati ve Rothschild hanedanı onları, arkasına saklandıkları bir perde olarak kullanıyor. Bu acımasız politik felsefe %100 bir Rothschild ürünü olup 'Elit Soy'da en önemli gücü temsil eder.
Platon'un insanın mutlu olmasına yönelik ahlak öğretisinin ana hedefi, evrensel değerleri ve bu değerleri açığa çıkaracak davranışları belirlemektir. Bu evrensel arayış, bu öğretinin siyasal bir içerik kazanmasına neden olur. Dolayısıyla Platon'un tüm öğretisi gerek ahlaki gerekse siyasal yanıyla birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Çünkü
_Kendini bil! Görevinle, kalbinle bağlantı kurarak, bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu, davranışlarının kaynağının güvenilir mi güvenilmez mi olduğunu bil. Kalbin karmaşık derinliklerine girmeye çalışan ahlaksal kendini biliş, insansı bilgeliğin başlangıcıdır. _Deneyimler bilgi yaratır ve bu deneyimlerin içeriği de duyu organlarına bağlıdır. Eğer
Reklam
Muhyiddin Arabi
Eflâtun, keşf ve vücud ehli menzilesinde idi. Müslümanlar içinde ondan nefret edenler, ancak, Felsefe sözünün delâlet ettiği şeyi bilmediklerinden ötürü, kendisinin Felsefeye mensup olmasından dolayı nefret etmişlerdir. Hâlbuki hakikat hâlde Hakimler, Allah'ı ve her şeyi ve bu bilinen şeyin menzillerini bilenlerdir. Allahü Taalâ Alîm ve Hakimdir ve Kur'anda: "Kendisine Hikmet verilen kimseye şüphesiz pek çok hayır verilmiştir.. Bakara269" denmiştir. Hikmet, Nebîlik ilmidir. Nitekim Allah, Dâvud Aleyhisselâma hikmet verdi ve ona istediği şeylerden bazılarını öğretti.
Sayfa 356 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Ne güzel bir şiar...
***** "Eğer sevindiremeyeceksen hiç olmazsa ağlatma. Eğer medh ü senâ edemezsen hiç olmazsa kötüleme!" Yahya b. Muaz *****
Sayfa 303 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
İslâm Tasavvufu, Muhyiddin'in (Vahdet-i Vücûd) görüşü ile felsefîleşip kemâlinin zirvesine ulaşmış; Hindistan'a bile bazı Tasavvufî tarikatların girmesinde ve Hind Felsefesi ile Iştirakî Felsefesin birleşmesinde, dolayısiyle, Türkistan, Iran ve Hindistan arasında ortak bir felsefe ve buna dayanan bir Türk-Islâm imparatorluğunun kurulmasında onun bu Vahvet-i Vücûd felsefesi pek büyük bir rol oynamıştır.
Sayfa 158 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Tarihselcilik; isteklerimizin ve düşüncelerimizin, hayallerimizin ve zihni faaliyetlerimizin, korkularımızın ve bilgilerimizin, çıkarlarımızın ve enerjilerimizin hepsinin toplumun gelişmesinde rol oynayan güçler olduğunu kabul eder. Hiçbir şeyin meydana getirilemeyeceğini söylemez; onun tek söylediği, ne hayallerinizin ne de aklımızın kurduğu şeylerin bir plana göre meydana getirilebileceğidir. Ancak tarihin ana akışıyla ahenk içinde olan planlar etkili olabilir. Şimdi tarihselciler tarafından makul kabul edilen faaliyet çeşidini kesin hatlarıyla görebiliriz. Yalnızca kapıya dayanmış ve gerçekleşmek için zorlayıp duran değişmelerle ahenk içinde olan ve bu değişmelere yardım edici nitelikte olan faaliyetler makûldür. Sosyal ebelik, bize açık olan, tam anlamıyla makul tek faaliyet çeşididir; bilimsel öngörüye dayandırılabilecek tek faaliyet çeşidi...
Sayfa 68 - Eksi kitaplarKitabı okudu
İbn'ül Arabî Batı ve Hind felsefesini de tetkik etmiş, bunlardan aldığı bazı malzemelerden de istifade ederek Vahdet-i Vücûd dediğimiz tasavvuf felsefesini kurmuştur.
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.