Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“ah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa aşkın ve dostluğun varlığını bir gün ansızın yiter dostlar ve sevgililer etin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar işte o gün her şey ölür
Arkadaş Zekai Özger
Arkadaş Zekai Özger
"ah şimdi kim inandırabilir bu eski çocuğa aşkın ve dostluğun varlığını bir gün ansızın yiter dostlar ve sevgililer etin ve kemiğin sıcaklığıyla solar sevdalar işte o gün her şey ölür” Arkadaş’ı ölümünün 51. yılında saygıyla, hasretle anıyorum..
Reklam
Müslümanın Korkması Gereken Hususlar...
Müslümanın Korkması Gereken Hususlar... Bir insan yaşadığı şu dünya hayatında imanını muhafaza edebilmiş ve imanla son nefesini verebilmişse bahtiyardır. İşte bu ona kâfi gelir... Müslümanın bazı hususlarda çok korkması gerekmektedir. İmansız ölmekten korkmak... En çok korkulması gereken şey bu olmalıdır. Bir insan yaşadığı şu dünya
Bugünlerin adı sensizlik Bugünlerin adı sessizlik Daha dün yanımdayken Anlam yüklediğimiz onca şey varken Şimdi ayrılığı anlamlandırmak nasıl bir şey Güneşli bir günde senle piknik yaparken Ansızın sağanak bir yağmurun yağması Şimşeklerin çakması Ve kara bulutlar ile her şeyin mahvolması Yani el ele iken elinin bomboş kalması bile tuhaf Sağıma soluma baktığımda her gördüğüm senken Şimdi bana sağımda solunda başka insanların Ve bu dünyaya ait şeyleri görebilmem Normallik mi anormallik mi bilemedim şimdi Aşkına öylesine kapılmışken Gözümü mü kör etmiştim Yâda yüreğimin saf sevgisine mi yenilmiştim Söylediklerine mi kanmıştım bilmiyorum Şimdi öylesine ulu orta bir yerde kaldım ki Tanımıyorum bu dünyayı tanımıyorum insanları Sen diye sayıkladığım zamanlar unutturmuş bana her şeyi Ve sende unuttun gittin beni Şimdi bu yeni düzene ayak uydurabilir miyim bilmiyorum Ben bu saatten sonra yalan dünyanın gerçeğini bekliyorum
Yarım kalmışlıklar yıllar geçse de aklının bir köşesinde durur ve ansızın beliriverir. O yüzden her ilişkiyi adam akıllı sonlandırmak gerek. Soru işaretleriyle başbaşa kalmak kadar aciziyet veren bir şey daha yoktur. İlerlemek için yüklerden kurtulmalıyız.
İçimde öyle ağır bir yük var ki bunu nasıl anlatabilirim ben bile bilmiyorum. Kaybetmenin ardından getirdiği yalnızlık meğerse insanı çok derinden etkiliyormuş. Her seferinde daha da derinden sorgulatıyor. Acaba daha farklı olabilir miydi? Daha çok arayabilir miydim? Nasıl olduğunu sorabilir daha çok vakit geçirebilirdim. Yaşlandıkça insanlar daha çok çocuklaşıyordu ama biz bunlara tasalanıp durduk. Anlayamadık ki bunun ne çok kıymeti varmış. Bilemedik ki tekrardan onlarla uyumanın ne kadar değerli olduğunu. Bir tebessümün kıymetini. Yapmadık yapmamız gerekenleri. Konuşmadık sormadık duymadık görmedik. Ruhlarımız fani zevklerin peşinde bencilliklerimiz için çırpınırken düşünemedik ölüm nedir ne zaman gelir. Diyemedik bazı şeyler ansızın gider. Aslında hep biliyorduk ama göz ardı ederek yaşadık. İnsan sonrasında elinde hiçbir şey ile kalıyor. Pişmanlıkları ve kalbindeki bu yük ile bomboş, yapayalnız... Neden seni çok seviyorum demek bir külfet haline geldi? Neden ebeveynlerimiz bize sevgi göstermenin bu kadar zor bir şey olduğunu öğretiyor. Çok mu zor minnet etmek, özür dilemek sevmek ve sevilmek. Büyüğü ve küçüğü fark etmeksizin çocuk olabilmek. Neden farkında olmadan bastırılmış duygular ve görünmez kalıplar içerisinde yetiştiriliyoruz? Bunun sonunda giden gittikten sonra diyebildiğimiz tek şey değer miydi? Şimdi soruyorum ben de değer miydi bunca şeye?
Reklam
"Siz iyisiniz, evet. Güzelsiniz bir de. Gücünüz yetiyor bir sevgiyi evirip çevirmeye. Sabahları erken kalkıyorsunuz. Az sigara içiyor, yalnız arkadaş buluşmalarında içiyorsunuz bir iki kadeh. Geç kalsanız da, mutluluk sizi bekler. Çünkü siz buna değersiniz. Akşamlarınız keyif ile yetişiyor sabaha. Umudunuz tonla, kederiniz bir avuç kadar. Bir şeyler yapıp eve yorgun dönseniz de, tertemiz uykularınız var sizin; ütülü gömlekleriniz, çiçekli etekler, takım elbiseleriniz, rüzgarlar, yağmurlarınız ve daha bir sürü şey. Ben işe yaramam. Geç kalırım her şeye; bazen kendime bile. Yangın taşırım gittiğim her yere. Yangın ile anılırım bu yüzden. Yeri değil sevinçlerimin ya da beyaz gömlek giymemin. Ben, sizlere layık değilim. Uzun yolların, ansızın ölmelerin, anıların, denizlerin en ucuzuyum ben. Çatlamış bir duvarı andırırım. Üzgünüm, bu kadarı geliyor elimden. Belki de sırf bu yüzden Ben, her gün hepinizden teker teker özür diliyorum."
Butun her şey ansızın bırakılabilirmi Ansızın nefes kesilse Bir bebek gibi yeni bişeyleri öğrenme merakı sardıysa bizi Ölüm Ölüm merakı bu yaşta kucuk bi cocuk gibi Meraklandım Sensizlik sevgisizlik başka neye sevk edebilirki Hayat yaşadığımız içinmi güzel ? Yoksa yaşamak içinmi güzel ? Bilmiyorum Bildiğim tek şey sensiz yaşanmaz olduğu B
Öyledir Öyle Başlar
İnsan iki yaşında da öyle başlar işte Ezgilerin karanlığına sıyrılır kucaklardan, Cıvıl cıvıl cıvıldar, mırıldar bir süre, Derken, üçüne doğru, sözler dökülür ağzından. Öyledir işte, yavaşça başlarsın anlamaya, Kapılıp bir türbinin büyük gürültüsüne, Sen misin bu, bir başkası mı yoksa, Yabancılaşmıştır evin, bir gölgedir annen de Bu zalim
Muhabbet
Okuyucular ve yolcular birbirlerine çok benzerler. Ancak bir yanılgıları vardır ki okudukları kitapları ya da gittikleri yerleri kendilerinin seçtiklerini zannederler. Oysa her şey bir tercihten ibaret değildir. Kalpten kalbe olan yollar ki bu yolların en güzeli muhabettir görünmez. Ansızın oluverir. Bazen bir kitap bizi bekler mesela, asırlar evvel Hakk'a göçmüş bir zât-ı muhteremin beklediği gibi. Çağırmak da denebilir buna. O hâlde kimi kitapların ve kimi insanların bizi esaslı bir muhabbete çağırdığını söyleyebiliriz. Hasan Şahin Aktaş
Reklam
Ansızın bir tıkırtı takılıyor kulaklarıma. Hülyaların bulandırdığı zihnimin gerçeklerinden, hayatın tekdüzeleşen kabullerine sığınmaya çabalıyorum bir süre bakışlarımla. Hafifçe doğruluyor, hemen sonra üstümdeki halsizlikten olacak yavaşça, birkaç adım karşımda bulunan duvarın zamanla kabarmış ve dökülmüş boyalarının üzerindeki büyükçe siyah bir
Babaannem derdi ki: “İnsan, düşmanından, pişmanından korkmaz kızım, en çok kendinden korkar… Gücüne yenilmekten, düşüne bilenmekten, öcünde dirilmekten, var sandıklarında silinmekten, itilmekten, kakılmaktan,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.