Askerlerinin başına geçmiş olan sultan, çadırını kurmak için Lyda Kapısı'na doğru tüm ihtişamıyla atını sürer. Ancak karargâhının önünde sancağını dalgalandırtmadan önce seccadesini yere sermelerini buyurur. Daha sonra ayakkabılarını çıkarır ve seccadenin üstüne gelir, yüzünü Mekke'ye döner ve üç rekât namaz kılar; arkasındaki eşsiz ordunun binlerce ve on binlerce askeri de aynı hareketleri, aynı ritmi tekrarlayarak sultanlarıyla birlikte namaz kılıp dua ederler ve Allahlarının, kendilerine güç ve utku bahşetmesini dilerler. Bu görkemli sahneden sonra sultan ayağa kalkar. Tanrı'nın bu alçakgönüllü kulu, yeniden düşmanına meydan okuyan bir asker, yaman bir komutan olur. Sultanın "tellalları" davullar çalıp borular öttürerek bütün karargâhı dolaşıp duyururlar: "Kentin kuşatılması başladı."
Yolunu beklediğin bir sevgili olmasa çekilir mi kahrı dünyanın?
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethettiğinde bir müddet orada konaklar. Zamanın şartları birdenbire dönmesi için de müsait değildir zaten. Havalimanında bekleyen uçağı yok ki kanatlansın. Şanına layık bir otağ kurulur. Hünkarın kaldığı otağın işlerini Mısırlı bir cariye yapmaktadır. Yavuz Selim çadırından çıkıp beyleriyle, paşalarıyla
bozkurtların ölümü
Suğdaklar batı çevresinde küçük bir budundur. Batı kağanının buyruğundadırlar. Türk değildir ama Türk dilini bilirler
Hiç Çinlinin üstüne hızlı hızlı gidilir mi? ödü patlayıp kaçar. Belli ki canını almağa geliyorsun sandı...
Ulan hanginiz yalan söylüyorsa bildirsin gözünü patlatayım
Korunmak için en iyi yol
Kiremit damlı kırmızı ev. Sevişirken yangınla ölüm.
Ama kimler ölü şimdi?
Yaşamaya başlayan kim?
Bir unutuşa indirecekler bizi. Tutup bir göle indirecekler evi.
Her akşam leylekler geçecek üstünden çarşılara taşınan;
İlk leyleği gören haykıracak:
"Bak, bahar geldi!"
Sonra belinden tutup kaldıracak oğlunu:
"Bak, bahar