Şeytanın çocuu: Philosophia
Clement felsefeyi küfür sayan, onu dünyaya şeytanın soktuğuna inanan diğer bazı Kilise Babalarının aksine, Yunan felsefesine büyük bir sevgi ve hayranlık beslemiş ve felsefenin bütünüyle ilahi bir ürün olduğunu söylemişti; felsefe, bilgeliği tüm kavim ve uluslar için parlayan Tanrının inayetinin bir sonucu ya da lütfudur.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Ne kadar çok mezar var gözün görebildiğince uzanıyor. Mezar taşları teslimiyetle kaldırılmış elleri andırıyor, her ne kadar artık onları kimse tehdit edemese de. Başarıyla başarısızlığın, katille kurbanın bir araya geldiği, hırsızla polisin ilk ve son olarak huzur içinde yan yana yattığı bir sessizlik ve hakikat kenti....
Kadınların gücünü hafife alanların bir kez daha çocukluk dönemine geri döndürülmelerini ve o dönemi bu kez de annesiz geçirmelerini dilerdim.
Bu geceler düşüncemi başka büyük geceye, 1071 senesi Ağustos'unun 26. gecesine götürüyor. Malazgirt'te bileğinin kuvvetiyle, dehasının zoruyla bize bu aziz vatanın kapılarını açan Alparslan'ı, muharebe emri vermeden evvel hangi kuvvetler ziyaret etti ve ona neler gösterdi? Üç kıtada genişleyecek yeni bir Roma'yı kurmak üzere olduğunu, talihini, avuçları içinde taşıdığı milleti, yeni bir tarih ve coğrafyanın emrine verdiğini, yeni bir terkibin doğmasına bir çınar gibi yetişip kök salmasına sebep olduğunu acaba hissetmiş miydi? Hiç tanımadığı dehalı çocuklar müstakbel zaferlerin kumandanları, henüz söylenmemiş şiirlerin şairleri, henüz yükselmemiş şaheser yapıların mimarları, henüz duyulmamış nağmelerin bestekârları etrafında henüz açmamış bir fecrin gülleri gibi dolaşmıyorlar mıydı? Gözlerinde Sultan Hanı'ndan, İnce Minare'den bir hayal yok muydu? Eğer yokduysa, bütün bunlardan habersiz, bu müjdeleri içinde konuşur bulmadan o büyük işi nasıl yaptı? Nasıl on senede Malazgirt'ten Akdeniz kıyılarına, bu toprağın tanımadığı ve tatmadığı bir ideali taşıdı? Fatih'in İstanbul fethinden evvelki uykusuzlukları, Bakî'nin ve Nedim'in, Neşatî ve Nâili'nin, Sinan'la Hayreddin'in, Kasım'ın, Itri ile Dede'nin, Seyyit Nuh'la Tab'î Mustafa Efendi'nin ve daha yüzlerce onlara benzeyenlerin dehalarına yüklü bir kaderi kendisine taşımasından gelen bir sabırsızlıktan başka ne olabilir? Ve eğer o mübarek ağrı olmasaydı bütün bu eserler nasıl doğarlar, hangi mucize ile eski hayat ağacı yeni meyvalarla donanırdı?
Sayfa 25 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
Reklam
51 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.