Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hz. Muhammed ve mucize kavramı
Kuran her ne kadar, hem Hz. Muhammed ve taraftarları hem de karşıtlarınca ısrarla istenilmesine rağmen, "öncekilerin yalanlamış olmaları" gerekçesini göstererek, İslam peygamberine, Kuran dışında olgusal bir mucizenin verilmediğini belirtse de, Kuran dışı İslam kaynakları, çoğunun izlerini Tevrat ve İncil'de sürebileceğimiz birçok mucizevi olayı Hz. Muhammed'e iliştirmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, İslam kelamcıları/teologları da bu konuda Kuran'dan ziyade, hadis literatürüne sarılmışlar, oluşturdukları peygamberlik kuramında da, peygamberin doğruluğunun kanıtı olarak mucizeye önemli bir rol vermişlerdir. Oysa mucize, sadece mucize gösteren kişinin harikulade, başka bir deyişle, kendisini izleyenleri etki altında bırakan bir olay ortaya koyduğunu gösterebilir. İbn Rüşd'ün de ifade ettiği gibi, "peygamberin doğruluğuyla, söylediği şeylerin doğru olup olmadığı sorunu, mucizeden bağımsız bir sorundur." Kaldı ki, Kuran, mucizeyi peygamberliğin doğruluğunun bir kanıtı olarak değil, bir korkutma aracı olarak değerlendirmektedir.
Sayfa 163Kitabı okudu
Petrarca'nın astrologlara ve hekimlere olan nefreti 16 her ikisinin de onun gözünde Arap zihniyetini, kaderci ve inançsız materyalizmi temsil etmesinden ileri geliyordu.
Reklam
Padovada Arap egemenliğini temellendiren şey tup eğitimi olmuştur. Ahanolu Pierre bu açıdan Padova İbn Rüşdcülüğünün kurucusu olarak babul edilmeyi hak eder. Conciliator differentiarum philosophorum et medicorum o zamandan beri Aristoteles ile İbn Rüşdü uzlaştırmak için uğraşan Zimara'nın ve Tomitanus'un denemelerine yol göstermiştir
Tahminleri istismar etmeden XIII. yüzyılda iki İbn Rüşdcülük merkezi olarak Fransisken ekolünü ve özellikle de Paris Üniversitesi'ni gösterebileceğimizi kanıtlamayı umuyorum.
Meşşâîlik
İslam düşünce dünyasında Aristocu akımı ifade eden kavramdır. Doğu’da “felsefe” denilince akla ilk gelen düşünce ekolü Meşşailer ve Meşşailik akımıdır. İslam düşüncesi içinde doğa felsefesinin etkisiyle başlayan rasyonalist eğilimlerin sistemli hale getirilmesiyle şekillenmiştir. Bu akımın en önemli temsilcileri arasında İbn Rüşd, İbn Sina, El Kindi ve Farabi gibi filozoflar sayılabilir.
Liberal düşünceli Fatih Sultan Mehmet, din ve felsefe arasındaki ilişki üzerine Gazâlî'yle İbn Rüşd arasındaki ünlü tartışmayı yeniden açarak döneminin iki büyük ilahi­ yatçısı olan Alaeddin Tûsî'yle Bursalı Hocazade'ye (öl. 1488), konu üzerinde bi­rer risale yazmalarını önerdi. Dönemin uleması Hocazade'nin yapıtım üstün bul­ du, Alaeddin, küçümsendiği duygusuna kapılarak anavatam iran'a döndü. İbn Rüşd, Gazali'ye karşı, felsefe ve dinin uzlaştırılabileceğini ve tam bir Tanrı bilgisi edinebilmek için akli istidalin gerekli olduğunu savunmuştu. Hocazade, aklın mantıkî ilimlerde kusursuz olmakla birlikte, ilahiyatla ilgili konularda kullanılma­sının yanlışlara yol açtığını söylemiştir. Hocazade, bazı bakımlardan yanlış olan Gazali'nin yöntemini düzelttiğini de ileri sürmüştür. Aynca, amacının, felsefenin iddialarına karşı şeriatı savunmak olduğunu açıkça söylemiştir. Böylece, averro­izm yani İbn Rüşd felsefesi İtalya'da çalışılmış ve Rönesans düşüncesinde önemli bir etmen olurken, Osmanlı medreselerinde kapsamlı bir skolastik felsefe yerleş­mekte idi. Hocazade'nin yapıtı, ününü İslam dünyasında günümüze kadar koru­muş, 19. yüzyılda lbn Rüşd ve Gazali'nin yapıtlarıyla birlikte basılmıştır.
Sayfa 204 - PdfKitabı okudu
Reklam
İbn Rüşd'e göre Eş'arîler, zulüm ve adalet konusunda öylesine garip bir doktrin benimsemişlerdir ki, ne insan aklına ne de Tanrı'ya yakışmaktadır. Onlar, Tanrı'yı faili muhtar yapacağız diyerek, iyi ve kötünün nesnel varlığını yadsımışlar, keyfi bir öznelciliğe kaymışlardır. Bu yaklaşımlarının bir uzantısı olarak da Tanrı'ya şirk koşmanın bile özünde kötü olmadığını, eğer Tanrı dileseydi şirkin iyi olacağını savunmuşlardır.
Sayfa 223
"Evrenin sonradan yaratıldığını ileri sürenlere göre, onun sonradan yaratılmış olmasında önce ve sonranın bulunması düşünülemez; çünkü zaman bakımından önce ve sonra, ancak şimdiki ana oranla düşünülebilir." İbn Rüşd (Tehâfüt et-Tehâfüt)
Sayfa 205
Aziz Thomas diyalektiğinin bütün kaynaklarını özellikle aklın birliği teorisine karşı çıkmak için kullanmıştır. Summa Theologica'sında, Summa contra Gentiles, Nefs Risalesi Şerhi'nde, Quaestiones disputatae de animada sürekli bu konuya dönmekle yetinmeyip bu konuyla ilgili en önemli risale- lerinden birini De unitate intellectus, adversus Averroistas'ı kaleme almıştır.
Böylece Skolastik filozoflar arasında İbn Rüşd'ün çift rolü Aziz Thomasta tam anlamıyla gerçekleşmiştir. Bir yandan, izin verilmiş ve bir üstat olarak saygı duyulan, Aristoteles'in büyük yorumcusudur; diğer yandan da lanetlenesi bir öğretinin kurucusu, materyalizmin ve inançsızliğın temsilcisidir, o dinsizlik mezhebinin mensubudur.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.