Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
“İçimde gizli bir korku, bir ürperti ile okuyorum bu türküyü. Bu türkü ile aşkını açıklıyorum diye sakın şaşırma, cüretimi de bağışla. Bir tüfek nasıl barutla dolarsa, ben de öyle cesaretle dolduruldum.”
Donyağından yapılmış sabunların
ürkütüp sindirdiği gözlerim vardı - ağır -
ağır yani çoraplı ve sürgün doğmanın
taşınmaz kıldığı.
Ben şenlikçisiydim pıhtı kanın
keten helvacılardan, bileycilerden
rugan çizme giyilen çağlardan geçerdim
barutun ve susamanın güzelliğiyle
tek yatmanın akmayan yüzüyle geçerdim.
Oraya, göğsüme iliklediğim hayvanı
BEGİMAY
İçimde gizli bir korku ile okuyorum bu türküyü.
Bu türkü ile aşkımı açıklıyorum diye beni affedin.
Tıpkı bir tüfeğin barutla doldurulması gibi ben de cesaretle dolduruldum.
Hep özgürdüm şölenlerde ama balımı bir arı gibi damla damla biriktirip bugün için sakladım.
Vaktim gelince açmak için tıpkı gonca gibi bekledim ve şimdi vakti geldi...