SENECA VE KÖLELİK HAKKINDA DÜŞÜNCESİ
Seneca, köleliği olduğu gibi kabul etmiş; fakat kölelere iyi davranılmasını istemiştir. Ona göre önemli olan ruhun özgür olmasıdır, dışsal kölelik değildir; yoksa insanın iç evreni hiçbir zaman köleleştirilemez. Lucilius'a "Bizim de onlar kadar kaderin elinde olduğumuzu düşünürsen, biz de onlar gibi birer köle değil miyiz?" diye sormaktadır.
Şehir, siyasal, toplumsal ve ekonomik bir birimken, kent daha çok ve öncelikle mekansal ve sosyo-ekono­mik ilişkileri özel bir birleşimidir ve tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir; ya­ni kentlerden söz edebilmek için uygarlıktan ya da özel olarak siyasetten söz et­meye gerek yoktur; şehrin tersine.
Reklam
Platon konusunda altını çizmek istediğim bir olgu da şudur: Yunan ve Yunan'a hayranlık duyan Batı düşüncesinin bu ünlü filozofunun bebeklerin ve özürlülerin öldürülmelerini, bireye hiçbir özgürlük alanı bırakılmamasını, devletin kişilerin cinsel ilişkilerini bile düzenlemesi gerektiğini, eğitimin yalana dayalı militarist bir yapıda olmasını, müziğe ve başta Homeros olmak üzere yazarlara sansür konulmasını ... felsefî bir hikmetmiş gibi ortaya atmış olmasıdır.
Sayfa 126Kitabı okudu
Magrip’te ün kazanan iki kişi ortaya çıkar: İbni Battuta ile İbni Haldun . Tanca’lı İbni Battuta (1304-1369), Marco Polo’dan bir kuşak daha gençti, Kanton’dan Tombuktu’ya kadar gezdi ve yolculuklarından bize bıraktığı izlenimler, ilgi çekiciliği bakı­mından, Venedikli meslekdaşının yazdıklarından hiçbir nokta­ da geri kalır değildir. İbni Haldun (1332-1406) ise, Tunus’a göçmüş İspanyalı bir Arap aileden geliyordu. Önce, çeşitli Müslüman Batı hükümdarlıklarında sürdürdüğü bir mesleki- yaşamı, XV. yüzyıl başlarında Mısır’da noktaladı.Onun, evrensel tarih içine yerleş­tirdiği Berberîlerin tarihi, her şeyden haberdar -ve derinliği­ne- bir gözleme dayanır; başına koyduğu ünlü giriş, Mukadde­me ise, siyasal ve sosyal felsefesini özetler. İbni Haldun’la, ilk kez bir düşünür, insan toplumunun, her türlü ahlaki ve kuralcı düşünce ve kaygıların dışında, bugün bir çağdaş sosyologun yaptığı gibi, bilimsel bir incelemenin konusu olabileceğini, açık­lanabilir bir şey olduğunu ileri sürüyordu. Doğrudan doğruya tanıdığı Magrip toplumu, göçebe yaşamla yerleşik yaşam arasın­daki ilişkiler üstüne ilginç düşünceler esinletir ona; «asabiye» dediği, istikrarlı bir devletin onsuz anlaşılamıyacağı dayanışma üzerinde durur. Böylesine yeni, yepyeni bir yolda onu izleyebi­lecek kimse çıkmaz, daha doğrusu böyle bir ortam yoktur; öyle olduğu için de, İbni Haldun unutulur yüzyıllarca. Bugün ise, Ortaçağ düşüncesinin doruk noktalarından biri olarak görüyo­ruz onu; eseri, örneğin bir Aquino’lu Thomas’ı, birçok bakım­lardan, çok gerilerde bırakır kuşkusuz.
OLİGARŞİK KOLEKTİVİZMİN TEORİ VE PRATİĞİ, Emmanuel Goldstein Birinci Bölüm Cehalet Güçtür. Bilinen tarih boyunca, olasılıkla Neolitik Çağ'ın sona ermesinden bu yana, dünyada üç tür insan olagelmiştir: Yüksek, Orta ve Aşağı. Bunlar kendi içlerinde de pek çok alt bölüme ayrılmışlar, sayısız ad taşımışlar, sayıları ve birbirlerine karşı
Can
Din
FELSEFE KAPİTALİZM VE DİN Düşünce tarihine bakıldığında filozofların gündemini işgal eden konulardan birinin de din olduğu gözlerden kaçmıyor. Birçok filozofun düşünüş tarzı dine karşı aldığı tutuma göre değişiklik gösteriyor. Felsefeyi dinin hizmetine sunan filozofların tüm ortaçağ boyunca etkili olduğu görünürken, Rönesansla birlikte
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.