Nefsi terbiye etmek en vahşi hayvanı dahi terbiye etmekten daha zordur. Çünkü onun emelleri arzuları bitip tükenmez.
Dünyanın geçen kısmı hülya, kalan kısmı hayal olmasina rağmen nefis her an sanki sonsuz bir zamandaymışsın gibi ister durur, tamah ettirir.
"yılmas
güney
şiyirleri"
- bir -
akabinde yılmas aabim
alır iki koltuğu altına
hülya koçyiğit'i fatma girik'i
filiz akın'ı cahide sonku'yu
en çok bir nebahat çehre'yi
çeker her bir yanlarından
tabancaları tüfenkleri
daan daan daan
furur kötü adamları
oh olur bilal inci'ye
oh olur erol taş'a sami tunç'a ihsan gedik'e
oh olur hayati hamzaoğlu'na
ve feridun çölgeçen'e
oh olur canıma değer
var mı lan güpe gündüz öyle
yılmas aabim'e kelek atmak
hem de bizim mahallenin
yazlık sineması'nda
Eskiden adı en çok bilinenler aynı zamanda filmleri en çok izlenen, şarkıları en çok dinlenenler olurdu. Diyelim ki bundan 30 sene önce, Türkiye'de yaşayan hemen herkes Erol Evgin'i tanırdı.Ajda Pekkan'ı, Orhan Gencebay'ı, Sezen Aksu'yu, Türkan Şoray'ı, Hülya Koçyiğit'i, Kadir İnanır'ı, Cüneyt Arkın'ı... Herkes hepsini sevmese de herkes hepsini bilirdi. Kasetleri en çok satan, filmleri en çok izlenenler de bu şöhretlerdi. Ama artık öyle değil. Son yıllarda, şöhretler söz konusu olduğunda, gündelik hayat ve sosyal medyada çok karşılaştığımız bir ifade var. Kapalı halini seslendirmesi kolay değil, harf harf mi söylesem? (gülüyor). "O kim amk" ve "o kim aq" şeklinde. İki anlamda kullanılıyor. Bir, bazı insanların çok önem verdiği, hayran olduğu birini gerçekten hiç duymamış, bilmiyor ve soruyor o kim diye... Bir de, "Biliyorum ama değer vermiyorum, bilmezden geliyorum," anlamında kullanılıyor.
Sayfa 197 - Can Sanat Yayınları - I. Basım: Mayıs 2018, İstanbulKitabı okudu
"Babam çok meraklıydı, Atatürk'e hayrandı. Ben çocuktum, 1937'de Trabzon'a götürdü beni. Omzuna aldı, Atatürk Trabzon'a gelmişti, bir açık arabada geçerken seyrettim. O'nu gören insanlardan bir tanesiyim."
Kıskançlıktan keyfim kaçınca yalnız perdedeki film değil, haftalardır gördüğümüz bütün o filmler ahlaksızca kötü, budalaca, sığ ve gerçek dünyadan acınacak kadar da uzak gözükürdü bana. İkide bir şarkı söyleyen bütün o salak âşıklardan, hizmetçi kızken bir günde şarkıcı olabilen başörtülü ama dudakları boyalı köylü kızlarından
Ama işte oyuncularımızın çoğu hoca, moca deyince gırgır geçiyorlar. Nasreddin Hoca hikayesi diye. Ama her bir yazar, sıkıştığı zaman Nasreddin Hoca fıkrasına başvuruyor. Muhakkak bir çare veriyor insana.