İslam düşünce tarihi araştırmalarıyla ünlü Macit Fahri, 'fetih ve çevirilere atıf yaparak, eğer Müslümanlar kadim uygarlıklar ve eskilerin birikimleriyle karşılaşmasaydı, yani fetihler ve onların tetiklediği çeviriler olmasaydı İslam dünyasında herhangi bir düşünsel gelişimin yaşanması mümkün olamazdı' yargısını ileri sürmektedir.
Sayfa 52
Farabi, Aristo’dan farklı olarak ferdi nefslerin ölümden sonra yaşayabileceklerini kabul etmektedir. Aristo ise fa’al aklın bütün insanlığa şamil külli aklilik ilkesi olarak ayrı bir hayatı olacağını düşündüğünden, ferdi nefslerin ölümden sonra yaşatmalarını ihtimal dışı bırakmıştır. Bu itibarla ve onun nefsin tenasühünü yahut yeniden doğuş çemberi ile sonsuza kadar dünyaya gelişini kısmen kabul etmesi bakımından Farabi’nin ferdi ölümsüzlük ve nefsin nihai kaderi görüşünün Platon’unkine daha yakın olduğu ve cahil yahut alim bütün nefslerin dirileceğini söyleyen İslami öğretiye de temelde zıt olduğu açıktır.
Sayfa 155
Reklam
Farabi’de Akıl
Farabi aklın altı manada kullanıldığını belirtir. 1. Genellikle halkın konuşmasında akıllı ve faziletli derken kastettiği ve Aristo’nun phronesis (taakkul) dediği Akıl. 2. Kelamcıların akıl bunu emreder veya nehyeder derken kasdet-tikleri küsmen sağduyu ile aynı manada olan akıl. {{?}} 3. Aristo’nun Kitab el-Burhan (İkinci Analitikler)’da
Sayfa 148
Nefsin güçleri ve akıl
İnsandaki düşünme (natıka) gücü, kavranır (ma’kul) suretlerin haznesidir. Ma’kul suretler özleri itibari ile hem bilfiil akıl hem de bilfiil ma’kul olan maddi olmayan cevherler ve madde ile birliktelikleri yüzünden sadece bilkuvve olan cevherler olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Ne bilkuvve ma’kuller ne de kuvve-i natıka esasında onları bilfiil bilen ve bilfiil bilmen yapan bir failin aracılığı olmaksızın bilkuvve halinden bilfiil haline geçemezler. Bu fail Farabi tarafından “özü bilfiil akıl ve maddeden ayrı (mufarık) bir cevher olarak ifade edilir, yani o, bilkuvve akıl ve onun mümkün ma’kulleri karşısında, göze göre güneş mesabesinde olan bilfiil akıldır.
Sayfa 148
Sudûr nazariyesi 1
“Bir” yahut “ilk”, Farabi tarafından bütün varlıkların ilk sebebi olarak kabul edilir, kemal sahibidir, zorunlu, kendi kendine yeter, ezeli, sebepsiz, gayri maddidir, ortağı ve zıddı yoktur ve tarif edilemez. Bu sıfatlara ilave olarak, -ilk(Tanrı) birlik, Hikmet ve hayat sahibidir ve bu sıfatlar O’nun özüne ilave edilmiş sıfatlar olmayıp, bizzat
Sayfa 145
Farabi düşüncesindeki metafizik ve siyaset arasındaki yakın ilişki, İslam inanç sisteminde ifade edildiği gibi, Allah, kainat ve hemcinsleri ile olan münasebetinde organik bir insan anlayışı tasvir eder. Bu görüşe göre, siyaset ve ahlak, metafiziğin yahut onun en yüksek tezahürü olan ilahiyatın, yani tanrı ilminin bir uzantısı ya da gelişmesi olarak kabul edilir. Bu yüzden Farabi’nin büyük metafizik eseri Ârâ’u Ehl el-Medineti’l Fâzıla şüphesiz Farabi’nin modeli olan, Platonun Cumhuriyetindeki gibi adalet ve insanın devletle münasebeti müzakeresiyle başlamaz, fakat ilk Varlık’ın ya da Platinus’un Bir’inin, O’nun sıfatlarının sudûr yoluyla alemdeki mevcut çokluğu nasıl meydana getirdiğiyle başlar.
Sayfa 145
135 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.