Bir kız, vurulduğu oğlanın yanında kırmızı domates rengine dönüşürse, dokuz yaşlarında demekti. Kırmızı gül rengindeyse on yaşına, kırmızı yumurta renginde ise on bire girmiş sayılırdı. Aşık olduğu, vurulduğu çocuk karşısında kan kırmızısı rengini alan kız artık on iki yaşından gün almıştır ve marhama işlemek için geç bile kalmıştır. Kırmızı iplikle kendi kalbini işleyebilir kendi adının yanına da vurulduğunun adının baş harfini. Tabiî ki babası işte, anası da mutfakta hamur yoğururken ,gizlice, karanlıkta...
Istanbul 'da ekmeğin ısırılarak yendiğinde ayıp oldugunu duyduk, hayretler içinde kaldık...
Oysa en lezzetli ekmek, ısırılarak yenen ekmektir. Evet, ekmek dediğin elle koparılarak yenir ve biz de bunu yapardık ...
"Mestan adam olmadi olmayacağ! Kedi geldi kedi gidecağ! Yazuğ oldi verdığım emeglere!"
Anam haklıydı. Klisemizin papazı Der Arsen bile Mestan'ı haksız bulduğu için, evimize geldiği bayram ziyaretlerinde bu düşüncesini dile getirir, anamı teselli ederdi:
"Emeglerine yazuğ olmadi! Sen elınden geleni yaptın, oni doğri yola getirmağa çalıştın, ama o, ne yazuğ ki sukaklarda, 'küçe çığhmaz'larda dolandi, durdi. Rabbımız her gün ve her daim sızi, ikinızi de yuğharidan seyretti, kimın günağ, kimın sevab işledığıni güni günınde defterine yazdi. 'Tadastan' güni, yane Rabbımızın hüzırında son ifadelerımızi veracağımız o hisab günınde, işallah özım de yanınızda olacağam ve nesib olursa, 'Rabbım, inan ol ki, Hanım kulın eyi bir insandi, özım de onın şahidiyam' diyecağam."
"Söliyem, söliyem ama boşına. Çığhardığın çoraplari yatmadan evel yastığın altına koy ki, sebehleyin kolay bulasan diyiyem ama, ben bahan söliyem, ben bahan dinliyem. Gene hanki cehneme keyboldi getti çorabının teki?!"