Balkan Tarihinde Dönüm Noktası: Kosova Savaşı (1389)
İki ordu Kosova'da karşı karşıya geldi. 15 Haziran 1389'da meydana gelen Kosova Savaşı'nda Osmanlılar büyük bir zafer kazandılar. Sırp Prensi Lazar da bu savaşta ölmüştü. Düşmanın bozguna uğrayıp kaçmasından sonra, Birinci Murad harp sahasını dolaşmaya başladı. Zafer için Allah'a şükrediyordu.
Bu sırada savaşta yaralanmış olan Sırp despotunun damadı Miloş Obiliç, Müslüman olacağını ve önemli bilgiler vereceğini söyleyerek hükümdarın yanına geldi. Bir hançer ile Murad Hüdavendigar'a saldıran Miloş Obiliç, hükümdarı yaralayarak attan düşürdü. Saldırgan, hükümdarın etrafındaki adamlar tarafından hemen öldürüldü.
Kosova sahrasında Sultan Murad'ın iç organlarının gömüldüğü türbe Rumeli Türkleri için kutsal bir ziyaretgah haline geldi. Sultan Murad Meşhedi, yani şehidliği diye anıldı.
Tudorların sonuncusu olan Elizabeth'in saltanatının sonuna gelindiğinde, Galler'in şunlardan memnun olduğu söylenebilirdi:
1. İngiltere ve Galler arasında nefret yoktu; Galli soylular karada ve denizde kraliçeye hizmet ediyorlardı ve halk Llywelyn zamanından beri olmadığı kadar mutlu ve hoşnuttu.
2. Köylülerin göreve çağrılabileceği, lordlar arasında savaş çıkma tehlikesi kalmadı. Ülkenin bazı bölgelerini istila eden haydutlar temizlendi.
3. Toprak kanunu sabitlendi. İngiliz usulüne göre toprağın en büyük oğula verilmesi kararlaştırıldı. Tüm topraklar bir toprak sahibinin mülkü haline geldi ve kimin toprak sahibi olup kimin olmadığına karar verildi. Galli özgür sınıf topraklarının sahibi sayıldı; eski ve mağlup olmuş bir ırkın torunları olan Galli serfler ise bazen toprak sahibi bazen de kiracı oldu. Hepsi de Bosworth'un Galli galibi VII. Henry'nin kendilerini özgür bıraktığını düşündü.
4. Tudorlar halklarına güvendi ve onları kendi kendilerini yönetmeye ve adaleti sağlamaya çağırdı. Toprak sahipleri yargıç, özgür sınıftan bireyler jüri üyesi olacaktı; kontluklar milis güçlere, kiliseler ise yoksullara bakacaktı.
Isabel onun o gece gelip gelmeyeceğini kestiremiyordu. Winter,
sınıfta paylaştıkları o yakıcı öpücüğün dışında, onu yeniden görmek istediğine dair herhangi bir imada bulunmamıştı.
Isabelle yemden yatmak istediğine dair hiçbir şey söylememişti.
Fakat Isabel yine de herkes yattıktan sonraki geç saatlerde
kendini kütüphanede bulmuştu. Rafların
Palyaçonun gerçek aşkı kısa zamanda sevgilisinin kaderine
dair hikâyeler duymaya başlamıştı. Nasıl saldırıya uğrayıp da
ölüme terk edildiğini öğrenmişti. Bir şekilde hayatta kalmayı
başararak şimdilerde geceleri St. Giles sokaklarında dolaşarak
kötüleri öldürdüğünü. Sevdiği adamın şiddete başvuran biri
olamayacağını biliyordu ve bu yüzden de onu bulup aklını
başına getirmek için onunla konuşmaya kararlıydı...
St. Giles Hayaleti Efsanesi Hderc
Bargiran im ez, rê dûr û serkaş
Xûz im, piştkul im, dimênim li paş
Kerwan xwe gihand qûnaxê sivik
Kerajo nezan û rêçika me şaş
Bargiran im ez, piştkul û birçî
Li paş kerwan jî herim dîsa baş