Ancak bir bireyin, bilinçdışının etkisi altında kalmadan bilinçli ve ne yaptığını bilen bir birey olabilmesi, bilinçdışının gücünü artıracak derecede olumsuz ve yasakçı bir toplumsal yapının içinde yaşamamasına ve bireyin toplumsal yapı ile uzlaşmasını zorlaştıracak aşırı yüksek bir benlik değeri ile yetişmemiş olmasına bağlıdır. Aksi halde toplumun yasası ile yüzleşme yaşadığı anda, o ana dek bilinçli halde olan pek çok şey bilinçdışına atılacak ve güçlenen bilinçdışı bizi yönetmeye başlayacaktır. Bu nokta, bilen öznenin bütünüyle sahneden çekildiği bir noktadır. Bu nedenle psikanalitik açıdan bireyin Ödipal çatışmasını sağlıklı biçimde yaşayarak çözmüş olması, onun bilinçdışının etkisi altında kalarak anlayamadığı mantıksız şeyler yapmasına engel olabilecek en önemli etkendir...Ödipal çatışmayı sağlıklı biçimde yaşayamayan bireyler, anneleri ile kurmuş oldukları imgesel ikili ilişkinin içinde tutsak kalırlar. Bu nedenle bu tür bireylerin kullandıkları dilin kodları, annelerinden ezbere alınmış olan ve anlamını tam olarak bilemeden kullandıkları kodlardır. Bundan dolayı, konuştuklarında sadece annelerinin arzusunu dile getirmek dışında konuşmalarına bir anlam katamayan, toplumsallaşamamış, ve narsistik bireyler halinde kalırlar.
Bu burçtaki önyargı yoksunluğundan dolayı Kovalar genelde hemen herkesle iyi geçinirler. Entelektüel bağlamda yoldaş oldukları, onları güidüren ve kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan insanlara karşı özel bir çekim duyarlar. Bu açıdan bakıldığında ikizler Kova için muhteşem bir eş olabilir, tabii sidik yarıştırmadıkları sürece. Bu ikili
Bunu da harf devrimini savunanlara ithaf ediyorum :)
Öyle reformlar vardır ki içinden bir milletin bilgeliği ortaya çıkarken, diğer taraftan ihanetierin en büyüğünü barındıranlar da vardır. Yakın tarihimizde Japonya ve Türkiye örnekleri bu hususta klasik durum arz ederler.
XIX. asrın sonu ve XX. asrın başında bu iki ülke benzer ve kıyaslanabilir durum arz ediyorlardı. İkisi de eski imparatorluk,
0 ile 6 -8 ay arasına yayılan birinci dönem; uç örnekleri de düşünürsek 3,5 yaşa kadar uzayabilen bir ikinci dönem; ve yaklaşık 6 yaşa kadar uzayabilen bir üçüncü dönem. Mahler'in "normal otizm" ve "sembiyoz" aşamalarını kapsayan birinci dönem, eksik bir biçimde Freud’un "oral dönemine denk düşer. Kohut’un
"Bana fotoğraflar gönderiyordu, çok güzel görüntüler, çıplak kadınlar, köylüler, muhteşem fotoğraflar. Portrelerde ve nülerde içten bir ışık vardı, belirgin, kusursuz bir cevher vardı. Bu bedenlere dokunuyormuşsun, kokularını hissediyormuşsun izlenimi uyanıyordu; büyülüydü. Bunları çok güzel bulduğumu söylüyordum ona. İlk randevumuz büyük bir otelin barındaydı, canlı piyano atmosferi, loş ışıklar.. Gülümsüyordu, az konuşuyordu, ama büyüleyici bir bakışı vardı. Suskunlukları buluşmaya yoğunluk, hoş bir gerilim katıyordu. Hayran oluyordum."
Manipülatör konuştuğunda baştan çıkartır, sustuğunda ise... yine baştan çıkartır.