Siyaset dünyası temelde içgüdüsel seviyededir. Orman yasalarına aittir: Güçlü olan haklıdır. Politikaya ilgi duyan insanlar da en vasat olanlardır. Siyasetin sadece tek bir özelliğe ihtiyacı vardır. Bu da çok derin bir aşağılık duygusu.
Politika neredeyse tek bir matematiksel formüle indirgenebilir: Politika güç arzusudur. Friedrich Nietzsche,
NOW this is the law of the jungle, as old and as true as the sky,
And the wolf that shall keep it may prosper, but the wolf that shall break it must die.
Onun iki masalı vardı.
Biri kendisinindi ve başka kimse bilmezdi.
Ötekini ise dedesi anlatmıştı ona. Sonra ikisi de yok olup gitti.
Şimdi biz bunlardan söz edeceğiz.
O yıl yedi yaşını doldurmuş, sekizine basıyordu.
Ona önce bir çanta aldılar. Kulpunun altındaki parlak madenden yaylı
bir kilidi bulunan, siyah deri taklidi bir çanta. Ivır-zıvır şeyleri koymak için
güzel bir üst cebi de vardı. Ahım şahım bir şey değildi ama yinede
güzel bir okul çantasıydı işte. Aslında her şey bu çantanın alınmasıyla başladı.
Bu çantayı ona dedesi gezgin bir satıcıdan almıştı.
Gezgin satıcı 'maşin-mağaza' denilen otomobiliyle, dağlarda sürü besleyenlere,
öte beri satmak için dolaşır ve bazen San-taş vadisine kadar gelirdi.
Orman korucularının oturduğu San-Taş vadisi, boğazların,
yamaçların arasından ormana doğru uzanan bir bölgeydi.
San-Taş'ta sadece üç aile otururdu, ama maşin-mağaza bu ormancı
ailelere de bir şeyler satmak için ara sıra buralara kadar tırmanırdı.
Üç ailenin tek oğlan çocuğu olduğu için satıcının geldiğini ilk gören
her zaman o olurdu . Ve kapıdan kapıya, pencereden pencereye
koşarak avaz avaz bağırırdı:
- Geliyoor! Maşin-mağaza geliyor!