Meşk vermenin “san’atın zekâtı” ya da “mûsikî dehâsının farzı” olduğu şeklindeki ifâdelere gelenekte sıkça rastlanır. Mûsikîşinâsların bu durumu, yazı meşki veren hattatlarınkine çok benzer. Uğur Derman bu konudaki genel geçer yargıyı şöyle dile getiriyor: “Hattatlar asırlar boyunca öğretmek için para almadan, öğrenmek için de
para vermeden bu san’atı yürüte gelmişlerdir. Öğretime maddiyatın girmesi ayıp, belki de günah sayılmış; bu ulvî faaliyet san’atın zekâtı olarak bilinmiştir. Sadece devlet yahut bir vakıf tarafından tâyin edilen muallimin bu
maksatla maaş alması hoş görülmüştür. Mahalle mektebinde veya iptidai mektep de yazı sanatı ile karşılaşıldıktan sonra, buna alâka duyan herkese hat üstadlarının evleri bir meşkhane gibi muayyen günlerde açılmış, ama bu çalışma esnasında maddeye yer verilmemiştir”
Sayfa 78 - YKY (Yapı Kredi Yayınları)