"Her dakika, her saat endişe veya daha doğrusu, paranoya vardı. Suç eylemleri kişiye bunu yapar; özellikle de bir çocuğa. Yakalanmışlığın sonuçlarını zihinlerinde canladırırlar. Birkaç örnek: Ara sokaklardan fırlayan insanlar. İşlediğiniz bütün suçları aniden fark eden öğretmenler. Bir yaprak düştüğünde veya uzaklarda bir bahçe kapısı sertçe kapandığında kapınıza gelen polis."
“ya karşımızdaki? O aynı kişilikle hem Allah’ı, hem peygamberi, hem de Müslüman kişiyi birleştiriyor. Ona kronik paranoya etiketini yapıştırmamız, bir mucizeyi mucize olmaktan çıkarır mı?”
Üstelik, yeni yapılan araştırmalar bir başka gerçeği ortaya çıkarmıştı: Savaşların psikolojik kurbanları vardı, ama bunların sayısı stres, tekdüzelik, doğuştan gelen hastalıklar, yalnızlık, dışlanmak gibi sorunların kurbanlarından çok daha azdı. Bir toplum, savaş, hiperenflasyon, salgın hastalık ve benzeri ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunda intihar sayısında hafif bir artış görülse de, depresyon, paranoya, psikoz vakalarında belirgin bir düşüş kaydediliyordu. Söz konusu sorun çözümlendiğinde vakalar gene normal düzeye dönüyordu. Dr. Igor’a göre bu şu anlama geliyordu: İnsanlar ancak koşullar buna elverdiğinde delirme lüksüne sahiptiler.