Fikri Sahada
Materyalizme ve İslam'a Göre İnsan / Muhammed Kutub
İslam'ın Etrafındaki Şüpheler / Muhammed Kutub
Biz Müslüman mıyız? / Muhammed Kutub
İnsanlık Tarihinde Gelişme ve Duraklama / Muhammed Kutub
İslam'da Sosyal Adalet / Seyyid Kutub
Dünya Barışı ve İslam / Seyyid Kutub
İslam Düşüncesinin Özellikleri / Seyyid Kutub
İşte
Ey İslâm ülkelerinin devlet başkanları! Sizin makamlarınız ve ünvanlarınız Allah katında size bir şey kazandırmaz. Allah size ve sizden öncekilere İslâm'ın ve Müslümanların düştüğü halden sizi sorumlu tutacaktır.
Müslümanların tümü, içinde bulunduğumuz durumdan ve İslam'ın bunun sonucunda varacağı noktadan sorumludur. Bazılarının sorumlulukları diğerlerinin sorumluluklarıyla değişiklik arzediyor. Kimi grubun mesuliyeti daha hafif, kimi grubunki ise daha ağırdır. Fakat onların hepsi, içinde yaşadıkları cehalet, günahkarlık, küfür gibi hallerden, içinde yaşadıkları bölünmüşlükten, zayıflıktan aşağılanmışlıktan, içinde yaşadıkları açlık ve sömürüden, içinde yaşadıkları sömürgecilik boyunduruğundan, istila belasından sorumludurlar.
İslâm davası uğrunda İmam A'zam Ebû Hanife'nin, Ahmed B.Hanbel’in ve İmam Buharî'nin çektiklerini ve benzeri bir çok İslâm âlimlerinin işkenceler altında ve zindanlarda hayata göz yumduklarını hatırlatmak zaid olur sanırız.
Yakın tarihimizden ise Meselâ Mısır'da Hasan El-Bennâ, Abdulkadir Udeh, Seyyid Kutub gibileri, doğrudan tebliğ sünnetine uydukları için şehadet şerbetini içmişlerdir. Zira peygamberi yol bu idi. Ayrıca Said Havva ve benzerlerinin yurtlarından sürgün sebepleri hep bu açık ve net olan tebliğleri, kısaca Allah'a davette samimiyetleri içindi.
Nitekim Türkiye'den de Zahid'ül Kevserîlerin ve Mustafa Sabrîlerin ayrılmaları hep bu İslâm daveti ve
tebliği açısından olmuştur. Dillerini geveleyip gevelemedikleri içindir.
Müslüman fert, Müslüman aile ve Müslüman düzen hedefi yolunda Müslüman kadın şahsiyetin înşası ve ailenin korunması için büyük çalışmalar yapan Müslüman Kız Kardeşlerin mücahidelerinden birisi de Zeyneb Gazali'dir.
Hanım çalışmalarına verdiği önem nedeniyle Müslüman Kardeşlerin Hanım kollarını güçlendirmek isteyen Hasan el-Bennâ,
Üç şubesiyle birlikte hürriyet anlayışını bugünkü sistemler ancak büyük Fransız İhtilâlinden sonra kavrayabilmiştir. Halbuki İslâm ondan tam 11 asır önce bu düşünceyi ortaya çıkarmıştır.
İslâmda dinle devletin arası hiç bir zaman için ayrılmaz. Dünya da, ahiret de dinin sahası içindedir. Cemiyetle devlet dairesi arasında ayrılık yoktur.
Batı kültürünün tesiri altında kalan bu yarı aydınların iddialarına göre, İslâm bir dinmiş... Din ise Allah'la kul arasındaki bir şey olup devletle, idareyle hiç bir alakası olmazmış... Fakat siz onlara diyecek olursanız ki; İslâm'ın ana kaynağı Kur'an'dır. O'nun içinde islâm mevzuunda verilecek hükümlerin Kur'an da bulunması gerekir. Sizin şu iddianızın Kur'an ve hadiste yeri var mıdır. Lütfen söyler misiniz? Adamlar ya dillerini yutmuşcasına susmak mecburiyetinde kalırrlar, yahut da bir yığın saçmaları tekrarlayıp dururlar. Aslında onların köklü bir dayanakları yoktur. Bütün bildikleri batı kültürü ve dolayısıyla da kilise ile devleti birbirinden ayırdetmeye dair fikirlerden ibarettir. Bunlar o kadar Avrupa kültürünün tesiri altında kalmışlar ki, tekrarladıkları «dinle devletin birbirinden aynılması nazariyesini bütün memleketlerde tatbik etmeye çalışırlar