Sevildiğini hissetmeksizin, sevgi nedir bilmeksizin yetiştirilmiş, yaşından önce büyümek zorunda kalmış ne çok insanız. Annesinden, babasından bir öpücük almanın kendisine çok görüldüğü, “kızım” hitabının kendisi için havalara uçacak denli az söylendiği kayıp çocukluk yılları…
Çocukluğun o sevgisizliğinin boşluğunu doldurmaya çalışıyorum her anımda. Bana söylenen her güzel söz, verilen her tebessüm, düşünüldüğün ve değer görüldüğümü hissettiğim en ufak hareket beni birine bağlıyor bu yüzden. İnsanlara kolayca kanmam bundandır belki de, kolayca sevmem, kolayca bağlanmam ve kendi içimde savaşlar vererek o bağlanmayı koparmaya çalışmam… çünkü korkuyorum, o sevgisizliğin yol açtığı boşluğu doldurmaya çalışırken kendime zarar vermekten… başa çıkmaya çalışıyorum o boşlukla. Amansız bir mücadele veriyorum içten içe. O boşluk hep olacak ruhumda, biliyorum. El üstünde tutulmak bile yeterli gelmeyecek onu doldurmaya belki de. Ruhunda derin yaralar bırakılmış, sevgisizliğin toprağında nadasa bırakılmış bir hayatın cesedini taşıyorum sırtımda. Olduğu yere kadar, inatla…