“Zihin akıl yönünden üçe ayrılır: Akıllı, akılsız ve ahmak…
Akıllı doğruyu yanlıştan ayırır, önemliyi, önemsizi ayırt eder. Akılsız ayırt edemez, bilmez, karıştırır, yardıma ihtiyaç duyar. Ahmak ise kendini akıllı sanır, yanlışında iddia ve inat eder. Akıllı yarar sağlar, akılsızın zararı zayıftır; ahmak ise çok kötü çamur bulaştırır.
Ahmaklık cehaletin kibirle karışmasından doğar. Ahmak zihin, anlamaz anladığını sanır, zannının gerçek bilgi olduğunu iddia eder, önyargısına dayanır, gerçeği dengeleyemez, önemsizi önemli, önemliyi önemsiz görür, iyilik zannıyla kötülük yapar. Akılsız zihin isterse durumunu düzeltebilir; ahmaksa düştüğü tuzaktan kolaylıkla çıkamaz. Bu yüzden ahmağa bulaşmak akılsıza bulaşmaktan daha yıkıcıdır.
Akıl gücü üç unsurla beslenir: Biyolojik beslenme, iyi eğitilme ve basiretin ilahi pencereden beslenmesi. Gerçek akıl bu üç kanaldan beslenen akıldır. İlk iki kanaldan beslenen akıl materyalizmin sınırlarından öteye geçemez. Akılsız her üç kanaldan da az ya çok mahrumdur. Ahmak ise biyolojik olarak iyi beslendiği halde eğitimi çarpık ve maneviyatı kapalı akıldır.
Akıl insaniyeti yükselten çok büyük bir nimettir. Allah’ın Mümin kullarına verdiği en değerli nimet, ilim ve hikmettir. Değerini bilip şükretmeli, akıl ve basiretimizin arttırılmasını dilemelidir.”
Yalancıya mumunu yatsıya kadar yaktıran nedir?
Sorunun kaynağı, demirbaş atasözlerimizden bir tanesi, "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar." sözüdür.
Bu sözü okulda hocalarımız daha ziyade eğitim sistemimiz, evde ailemiz, yalan konuşmamızı engellemek için bize öncelikle öğretirlerdi. Eğitim sistemimiz bir atasözünü yanlış öğreterek
“Zihin akıl yönünden üçe ayrılır: Akıllı, akılsız ve ahmak… Akıllı doğruyu yanlıştan ayırır, önemliyi, önemsizi ayırt eder. Akılsız ayırt edemez, bilmez, karıştırır, yardıma ihtiyaç duyar. Ahmak ise kendini akıllı sanır, yanlışında iddia ve inat eder. Akıllı yarar sağlar, akılsızın zararı zayıftır; ahmak ise çok kötü çamur bulaştırır.
Ahmaklık cehaletin kibirle karışmasından doğar. Ahmak zihin, anlamaz anladığını sanır, zannının gerçek bilgi olduğunu iddia eder, önyargısına dayanır, gerçeği dengeleyemez, önemsizi önemli, önemliyi önemsiz görür, iyilik zannıyla kötülük yapar. Akılsız zihin isterse durumunu düzeltebilir; ahmaksa düştüğü tuzaktan kolaylıkla çıkamaz. Bu yüzden ahmağa bulaşmak akılsıza bulaşmaktan daha yıkıcıdır.
Akıl gücü üç unsurla beslenir: Biyolojik beslenme, iyi eğitilme ve basiretin ilahi pencereden beslenmesi. Gerçek akıl bu üç kanaldan beslenen akıldır. İlk iki kanaldan beslenen akıl materyalizmin sınırlarından öteye geçemez. Akılsız her üç kanaldan da az ya çok mahrumdur. Ahmak ise biyolojik olarak iyi beslendiği halde eğitimi çarpık ve maneviyatı kapalı akıldır.
Akıl insaniyeti yükselten çok büyük bir nimettir. Allah’ın Mümin kullarına verdiği en değerli nimet, ilim ve hikmettir. Değerini bilip şükretmeli, akıl ve basiretimizin arttırılmasını dilemelidir.”
Bir yangın başlattım ben; bıktığımdan artık
eski mektupların beyaz renkli yumrukları ve öldüren gevezeliğinden
çöp kutusuna epey yaklaştığımda.
Benim bilmediğim neyi biliyorlardı ki sanki?
Kaçak bir araba gibi pak su sevdasının sırıtarak uzaklaşmasıyla
tüm kum taneleri
tek tek gözler önüne serildi
Ben hilekâr değilim.
Aşktan, bıktım artık
Oxford eski ahlak felsefesi profesörlerinden J. Alexander Smith ;
üniversitede öğretilecek bir çok şey hayatın ileriki zamanlarında unutulup gider. Ancak üniversite eğitimi,insanı, birisi zırvalamaya başladığında bunu fark edecek düzeye taşırsa başarılı olacaktır