TOLSTOY
Büyük Rus Yazarı Tolstoy Malikânede Doğan Bir Asilzadeydi. Yaşamının Sonuna Doğru Rus Halkının Yoksulluğundan ve Kendi Zenginliğinden Acı Duymaya Başladı. Ahlak Savunucusu, İnançlı Tolstoy, Zenginlik İçinde Vicdan Yarasıyla Yaşamaktan Utandı.
Maddi Hırslarından Tamamen Arınmak, İçiyle, Vicdanıyla Barışmak İçin Önce Tüm Mal Varlığını ve Bütün Servetini Köylülere Dağıttı, Sonra Bir Gece Yarısı Çiftliğinden, Şan Şöhretten, Saray Soyluluğundan ve Kibirden Kaçarak, Onlar Gibi Yaşamaya Başladı..
Eserlerinde İnsanlığın Neredeyse Bütün Mesele ve Sorunlarına Değinen Tolstoy, Kendi Ülkesindeki Siyasal Olayları, Halkının Sorunlarını, Yaşayışını ve Ezilmişliğini Büyük Bir Ustalıkla Anlatmıştır. O Gerçekçi Edebiyatın En Büyük Temsilcilerinden Biri Olduğu Kadar, İyi Bir Filozof ve İyi Bir Eğitimci Olarak Da Ün Kazanmıştır..
Tolstoy Asla İnsanın Kendi Yarattığı Maddi Dünyasının Esiri Olmak İstemedi. Ruhunun ve Vicdanının Sesini Dinledi. “Kimseyi Küçümseyecek Kadar Büyük Değilsin. Çünkü Gün Gelir, Küçümsediğin Her Şey İçin Önemsediğin Bir Bedel Ödersin” Diyordu..
Tolstoy, 20 Kasım 1910 Tarihinde 82 Yaşındayken Astapovo'daki Küçük Tren İstasyonunda Zatürreden Vefat Ederek, Ölümsüzler Kervanına Katıldı..
Son Yazılarından Birinde Şöyle Yazdı ; “Yaşamımızı Tanımak, Kendimizi Tanımaktır…”
Evet……!
Bu Fani Dünyadan Kimler Geldi, Kimler Geçti.. İnsanoğlu Kainatı Bildi, Fakat Kendisini Bilmedi..Ve İnsanın İnsana Yaşattığı Acı, Zulüm ve Gözyaşı Da, Hiç Ama Hiç Dinmedi…!