Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık hükümranlığı döneminin 400 yılı muhteşem geçmiş. 400 yıl boyunca enflasyon % 0-1 aralığında gerçekleşmiş, ekonomi sürekli fazla vermiş ve devlet bir refah devleti olmuş. Ancak bu dönemde eğitim aynı şekilde gelişememiştir. Okur yazarlık maalesef bir ayrıcalık olarak kalmıştır. Refah toplumu olduğu dönemlerden gerileme dönemine kadar (1400-1730) 143 adet dini içerikli eser yazılmış (diğer hususlarda bir bilgi bulamadım.) Cumhuriyet döneminde ise bir okuma yazma seferberliği başlatılmış 1924'den 1950 yılına kadar; 45000 adet Kuran-ı Kerim tercüme ve tefsiri (19'ar cilt), 60000 adet Buhârî hadisleri tercüme ve izahı (12'şer cilt) olmak üzere 352000 takım dini kitap bastırılmış ve yurdun dört bir köşesine dağıtılmıştır. Halkının cahil kalması kimin işine yarar düşünmek lazım. Osmanlıdan bize ulaşan bir icat yok. Aynı millet Cumhuriyetin ilanından sonra ise tıpta, fizik ve kimyada matematikte bilimsel bir sürü icat yapmıştır. Bunları Osmanlı'yı eleştirmek için yazmadım. Eleştirmek haddime değil. Ecdadımız çok büyük işler başarmış bütün dünyaya parmak ısırtmış... Diyorum ki bir de okuma yazma oranını % 30'lara cıkarabilseymişiz. Belki bir 300 yıl daha yaşarmış koca devlet.
Arkadaşlar gördüğünüz üzere okumakta olduğum bir kitap var. Tarık Tufan - Kekeme Çocuklar Korosu... Bu sayfaları alıntı yapmak istemiyorum daha doğrusu istiyorum ama ileti olarak paylaşmak çok daha güzel ve anlamlı olacak. Lütfen sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyorum. Biraz uzun ama çok dikkat çekici... Sayfa 105- 110 arası. Es geçmeyin
Reklam
Kitap okuma hakkında
Okunmayan kitap: sızlar -“kitap okuyabiliyor musun?” diyorum dostuma -“hayır” cevabını alıyorum -“neden okuyamıyorsun?” diye sorduğumda ise: -“vaktim kalmıyor” diyor -“tv’den, maçtan, aşktan, sevgiden, koşmaktan, internetten, oyundan, eğlenceden, siyasetten, işten mi?” diye nedenini sorduğumda ise: Gülerek susuyor dostum. Çünkü ihtiyaç
Müşfik Kenter
Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? "Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"... Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar... Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi. Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum! Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini? Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını? İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza? Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız? Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir? Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını? Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında? Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda? Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?"
Algı Dergisi yeni yazarlarını arıyor
Algı Dergisi yeni yazarlarını arıyor. Siz de toplumda yanlış giden durumların olduğunu düşünüyorsanız, toplumu bilinçlendirmek, yanlışları eleştirmek için yazarım diyorsanız iletişim; algidergisi@gmail.com detaylı bilgi için mesaj atabilirsiniz.
Türk Romanını "Pamuk"ladılar Ahmet Yıldız, yaşayan en önemli yazarlarımızdan İrfan Yalçın'la bir söyleşi gerçekleştirdi. Yazar gözüyle ülkemizde, bölgemizde ve dünyada yaşananları değerlendiren Yalçın, Türk edebiyatının içinde bulunduğu duruma ilişkin de önemli tespitlerini paylaştı... İşte Ahmet Yıldız'ın İrfan Yalçın'la yaptığı o
Reklam
316 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.