Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ben, yıpranmış sokaklar ortasında avare sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare honçalı novroz gelir; bir de siyah ve sarı dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları her nağme, dudağında çarpılmış karanfil sana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefil göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı nerdesin, ey masallar ülkesinin son kızı dokunmuyorsa
Lacivert gece, kırık bina, Galatasaray, şükrü ve kitaplar
Akşam oluyor, açık balkon kapısından odaya giren soğuk hava kollarıma çarpıyor. Hoşuma gitti bu durum. Sanki soğuk havaya kafa tutmuşum. Esersen es bak üşümüyorum işte. Bu aralar kafa tuttuğum olaylar artıyor. Yaşama inat ediyorum sanki. Hayır böyle yasanilmaz bak böyle de yapabilirim. Kadere karşı gelmek gibi... Ben istedim bunları oysa ki. Ama
Reklam
Kitap Listesi (Alıntı Değildir)
KİTAP LİSTESI 1- Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry 2- Martı Jonathan Livingston, Richard Bach 3- Hayvan Çiftliği, George Orwell 4- Don Kişot, Miguel de Cervantes 5- Define Adası, Robert Louis Stevenson 6- Genç Wearther'in Acıları, Goethe 7- Çavdar Tarlasında Çocuklar,', J. D. Salinger 8- Alice Harikalar Diyarında, Lewis
Ruhsuz
Tek bir kelama muhtaç kulaklarım ! Nasıl olurda 350.000 nüfuslu bir şehirde 7 yıl yaşayıp bir çift gülen göze muhtaç olur insan ! Yanlızlığında bir adabı olmalı . Adeta adapsızca yanlızlık ruhuma vuran. Ruhumun kilitlerini açamıyorum. Yapmak istiyorum lakin başaramıyorum. Özgürlük neydi sahi ? Hesapsızca yaşamak ! Ötekileşmiş günlerden miras kalan
Seni ilk gördüğümde, başına taktığın kırmızı bere ve aynı renk atkını boynuna dolamış bir haldeydin. Kestane rengi saçların berenin altından beline doğru inmiş, sanki kalbimin yıkılmış duvarlarından açan kadife çiçeği misali… Bir elinle şemsiyeni tutuyordun, diğer elini ise siyah paltonun cebine koymuştun. Adımların eski bir sahafın kapısına doğru
Yürüyelim Seninle İstanbul'da...
youtu.be/-jYn3Cl1og0?si=...
Nurullah Genç
Nurullah Genç
Kırmızıyı sevdiğini bilseydim hayallerim kıpkırmızı olurdu İstanbul hala güneşin ardında ufuklarında birkaç kara leke birkaç kan pıhtısı dudaklarında
Reklam
İnsan unutandır ve unutulmaya mecbur olandır…
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik Kardeşimle kendimize durmadan, Olmayan çayları, Olmayan fincanlardan içerdik. Olmayan kapıları açardık, Olmayan ziller çaldığında. Siyah papyonlu olurdu mutlaka Resim defterimizdeki damat. Yedi günde yarattığımız
Bazen çok arzu ettiğimiz şeyler olmaz ya, çok uğraşır çok didiniriz. Zorlarız bir yönüyle. Yakınında dururuz arzu ettiğimiz her neyse, sonra daha yakın daha da yakın... Ádám Bodor, "Belki de uzaklardan bakarak görmenin sevdanın henüz denenmemiş bir yolu olduğunu düşünmüştü," der. Belki de öyledir sevgili okur. Belki de bu kadar hevesli
Gitmenin ekseriyetle iki yönü vardır. Biri neşe, umut, heyecan taşır öteki daima keder. Mevsim Yenice bir başka öyküsünde tam da bundan bahseder: "Nereye gideceğini sormuyorum. Çünkü ikimiz de biliyoruz; gitmek gitmektir, neresi olduğunun önemi yok." Bazen sadece gitmek gerekir sevgili okur. Önemi yoktur varılacak yerin, giden için de
Veda hutbesi.
Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. "Ashabım! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.