Herkese merhaba!
Mackintosh'un kadın olmak, beden, arzu/tutku, kadın-erkek ilişkileri, gözetim, baskı, erk üzerine bir derdi ve bu derde dönük anlatmak istediği şeyler olduğu aşikar. Yazarın bu ilk romanı ve Mavi Bilet bu bağlamda ortalıklara sahip. Yazar her iki kitapta da bu konular/temalar etrafında farklı "distopik" evrenler kurarak kadın olmanın, toplum baskısının, gücün ve şiddetin üzerine odaklanıyor. Her ikisi de tekinsiz ve gergin bir atmosfere sahip. Bu etki her yeni sayfada şiddetini artıyor ve her sayfada midenize kramplar girmeye devam ediyor (bu özellikleri ile de Mackintosh ve Schweblin arasında benzerlikler kurmamak elde değil).
Bu kitapta Mackintosh, hikayeyi üç kızkardeş (Grace, Lia ve Sky) üzerinden kurguluyor. Bu üç kızkardeşin dışarıdan gelebilecek potansiyel şiddet ve zararlara maruz kalmasını önlemek üzere nasıl "korunaklı" bir yaşam sürdü(rüldü)klerini, kadın olmakla ilgili her konuda adeta cezalandırılarak bu doğuştan gelen durumu nasıl baskılamaya ve sansürlemeye çalıştıklarını - daha doğrusu bunlara nasıl zorunda bırakıldıklarını - adım adım izliyoruz. Bu evrenin ise artık bir distopya mı olduğu ise okurların - ve de herkesin - düşünmesi gereken önemli bir nokta.
Kadın yazarların, edebiyat içerisinde ses sahibi olması ve de görünürlük kazanması dileğiyle.
Begüm Kovulmaz'ın akıcı çevirisiyle.
Bu kitabı ve de Mavi Bilet'i herkese öneririm.
Keyifli okumalar!
Kitaplarla kalın!