Savaş ve Barış, Anna Karenina, Diriliş, Kreutzer Sonat gibi Rus Edebiyatı'nın mihenk taşı olarak kabul gören, Dünya edebiyatında ise klasikler olarak kendine büyük yer edinen eserlerin yazarı Tolstoy'un hayatı başarılarla, olması gerektiği gibi standart bir halde geçen bir insanın ölümle yüz yüze geldiği ve bunu tüm benliğiyle sorguladığı bir dönemi anlayan İvan İlyiç'in ölümü isimli kitabını okudum.
Başarılı bir iş yaşamı, dost çevresi, aile hayatı olan İvan İlyiç'in geride kalan zamanı ölüm döşeğinde irdelemesi ; ailesini, yakın dostlarını ve yaşantısını tüm çıplaklığıyla düşünüp eleştirmesi ve sonucunda kendi deyimiyle vardığı : '' Gerçek bu değil. Yaşadığın ve yaşamakta olduğun her şey yalan. Senden hayatı da ölümü de gizleyen koca bir yalan yaşadın sen '' bu çıkarım hepimizi kendi hayatımızı sorgulamaya ve bu hayat gerçekten yaşamak istediğim hayat mı ? sorusunu sormaya davet ediyor. Ve ölüm soğuk yüzüyle sayfalardan haykırıyor..
Hayatının son 30 yılında kendini insan, aile din, devlet, toplum, özgürlük gibi kavramların incelenmesine ve kuramsal yazılarına ayıran ortaya koyduğu fikirler ile kendi ahlak anlayışını var ederek bunu eserlerinde işleyen Tolstoy bu kitabında alelade bir insanın alelade yaşantısının ölüme noktalanmadan önceki kısa dönemi karakterin ruh tahlillerini ve duygu durumunu bize müthiş bir etkiyle işleyerek anlatmıştır.