Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Yeseviligin kurucusu Hoca Ahmed Yesevi'dir. Ahmed Yesevi, aynı zamanda Dinî Tasavvufi Türk Edebiyatı'nın ilk mühim siması olarak karşımıza çıkar. Ondan önce de Türk insanı, oldukça uzun bir zamandan beri İslâmî değerlere alışmış, tasavvufi fikirleri az çok benimsemişti. Türkler arasında onlara anlayabilecekleri bir Türkçeyle hitap ederek İslâmî hükümleri, tasavvufi esasları yaymaya çalışan dervişler vardı.Yahya Kemal’in “Bizim milliyetimizi asil ondan bulacaksınız” dediği ulu kişi Hoca Ahmed Yesevi’dir.Ahmed Hamdi Tanpınar’ın “Mazisiz bir hal olabilir; fakat gelecek imkânsızdır" sözü bu konuda düsturumuz olmalıdır.Ahmed Yesevi’nin tarihi rolünün yanında sosyolojik, kültürel, psikolojik rolünün de olduğu bugün artık bilinen bir gerçektir. 0, İslamiyetin kabulüyle farklı bir değerler bütünüyle karşılaşan halka bu dini, milli değerlerini koruyarak benimsemenin, kendine has yapmanın yolunu göstermiştir. Onlara tasavvufun temellerini öğreterek yeni bir hayat tarzı sunmuştur.Bunu yaparken sürekli yabancı tesirlerin baskısı altında olan Türk milletinin birlik halinde kalmasını sağlamıştır.
Kitabın konusu olan Kürt Sekulerlesmesi Yazarin Diyarbakır’da gerçekleştirdiği görüşmelerde şu konu başlıkları üzerinden tartışmaya açıyor: Flört, evlilik, boşanma, alkol, başörtüsü, bebek isimleri, toplumsal hiyerarşideki değişim, LGBTİ+ bireylere bakış, Din, toplumsal cinsiyet... Yazarın yaptığı röportajlar sonrası edindiği izlenimler ve çıkardığı sonuçlar yeni kuşakların doğaüstü alanı(din, geleneksel yaşam tarzı, metafizik ) günlük yaşamlarında daha az referans olarak kullandıklarını ortaya koyuyor. Aslında bölgede yaşayan birazda yaşadıklarının farkında olan insanlar kitapta anlatılan değişimi birebir yaratanlar ve yaşatanlardir.
Araştırma tarzında yazılan bu kitapta toplumsallaşma sürecinin (aile,eğitim, politik /siyasal tutumlar, sosyal çevre…) yani birinci ve ikinci temas cevrelerinin etkisiyle özellikle 2000lerden sonra Kürt Gençleri arasında ortaya çıkan sekülerleşmenin tek başıma dinden bir kopuş olmadığı kuşaklar arasında ortaya cıkan farklılaşmalar karşılaştırılarak açıklanmaya çalışılmış.. Örneklem grubu olarak kürt solun merkezi olan Diyarbakır ve çevresinde yaşayan bireylerle yapılan mülakatlar ile politik söylemin sekülerleşme üzerindeki etkisi kuşak karşılaştırmaları ile açıklanılmaya çalışılmış
"Ellerim titredi, gözlerim doldu.Biri boğazımı var gücüyle sıkıyor gibiydi,nefes alamıyordum . Yusuf'un yüzü anılarla yüklü gözümde bir karabasanın ardındaki renkler kadar capcanlıydı..."
Almanya'dan Batman'a oradan Kandil'e Mahmur'a uzanan bir yol ve arayış hikayesi. Yıllardır ülkesinden uzak olan iltica etmiş bir öğretmen babasının ölüm döşeğinde olduğunu haber alınca memleketine gelir. Babası ile küskün ayrılmışlardır. Çünkü dağa giden kardeşinin sorumlusu olarak baba abi Ismail'i görmektedir. Yıllardır haber alınamayan Yusuf 'un sağ mi ölü mü olduğu bilinmemektedir. Baba ise abiyi asla affetmemistir ve affetmeye de niyeti yoktur. Büyük bir vicdan azabı,kardeş ve baba yokluğu yaşayan abi Ismail ise son çare olarak kardeşini aramaya karar verir. Ve yola çıkar....
Modern bir Habil-Kabil ve Yusuf Peygamber hikayesi tadında romanda yazar, tıpkı bir kameranın objektifi gibi gördüğünü yansıtmış.
Duygularını , kendi görüşlerini yansıtmadan hikayesini anlatmış. Bu nedenle ana kahraman ile özdeşlik kurabiliyor, yaşadıklarını icsellestirebiliyorsunuz.Abinin adının Ismail olması ise manidar. Bu hikayede asıl kurban edilen o oluyor.
#KitaplarımızaDokunmayın
Rüyası Bölünenler Berlin'den Batman'a, Batman'dan Kandil'e uzanan bir baba oğul, bir kardeş, bir sürgün, küçük çaplı bir aşk, bir kendini arama ve sorgulama, bazı şeyleri telafi edebilme, bazı şeylerle yüzleşme, bu coğrafyanın en bilindik yarası, Kürt meselesi üzerine yazılmış bir kurgu roman.
Yıllardır dağa çıkan kardeşi Yusuf'tan haber alamayan, babası tarafından kardeşinin dağa çıkmasından sorumlu tutulup evlatlıktan reddedilen, doğup büyüdüğü coğrafyayı terk edip yıllarca Almanya'da, yaban ellerde yaşamak zorunda kalan, tam on sekiz yıl sonra babasının ölmek üzere olduğunu haber alıp tekrar kaderin hayatına zar attığı şehre, memleketi Batman'a dönen, kardeşinin bir sağlık haberi için yollara düşen, bir ağabeyin hikayesini anlatıyor Yavuz Ekinci.
"İnsan derdi kadar büyük olurmuş."
Yavuz Ekinci'nin, 2014 yılında Doğan Kitap Yayınevi’nden çıkan 'Rüyası Bölünenler' romanı hakkında bu hafta toplatılma kararı alındı. Romanın yayınlanmasının üstünden tam 9 yıl geçmiş. Dokuz yıldır basılıp, dağıtılıp, satılıp okunan bu roman şimdi neden toplatılıyor insan düşünmeden edemiyor. Kitapları poşete sokan, toplatan, yasaklayan, yakan, yazarları hapse atan bu zihniyeti, bu zaman da anlamak mümkün değil.
Yazarın şu sözleri ile son noktayı koyayım;
"Gücünüz yetiyorsa buyurun roman kahramanlarını tutuklayıp hapse atın."
Neden Kürt’ler İslam’dan Koptular
Bu bir saha çalışmasıdır. 1850’de başlayan bir Kürt huzursuzluğu 2000’li yılarda değişen dünya dengeleri ile birlikte Kürt’lerin en büyük iki kayıbı bir İslam da uzaklaşmaları iki dillerini kaybetmeleri, elbette sebepleri çoktur ne yazıktır bunu telafisi zor bir yaradır....
·
Puan vermedi
Ahilik, Müslüman Türk toplumunun kültürel, sosyal ve ekonomik hayatında önemli rol oynamış, günümüzün ifadesiyle sivil toplum kuruluşu olarak ortaya çıkmış bir esnaf teşkilâtıdır. Toplumun bütün kesimlerinde etkisini hissettiren bu kuruluş, insanımızın birliğini, dirliğini ve gücünü perçinlemiştir.
Tasavvuf büyüklerinden Ahî Evran’ın kurucusu olduğu Ahilik, yüzyıllar öncesinden günümüze ışık tutan bir kurum olarak bugün daha çok ihtiyaç duyduğumuz beraberlik ruhunu, yardımlaşma, güven, şefkat, saygı ve sevgi kavramlarını öne çıkaran sağlam bir yapı olarak göz doldurmuştur.
Günümüzde elini atsan bölücüye ve teröriste rastlarsın artık ama eskiden öyle değildi. Önceleri belli bir kimliğe sahip olanlar sorgusuz sualsiz bu kategoride yer alıyordu. Ne yapmadığı önemli değildi. Doğduğun yer kaderini belirliyordu. Evine girerler yakıp yıkarlar, eşini çocuğunu alırlar bir daha haber alamazsın, köyüne gelirler köyü boşaltıp yakarlar, seni kurşuna dizerler ve bir süs ile işin içinden sıyrılırlar. Adına konmuş bir bilinmeyen(!) harf bile bu ülkede varlığının hiçe sayılmasına yeterdi.
Kim, nereye, niçin gitmiş önemli değildir. Önemli olan gidişindir. Aslında gidişin de istenilen bir bahanedir zaten. Zaten öldürüleceksin, bari bir bahane ver de bize işimiz kolaylaşsın derlerdi.
Yusuf da onlardan biridir romanda. Yusuf, aktif bir bölücüdür, geri kalanlar da onu tanıyan bölücülerdir. Bu romanda, bölücülüğün(!) dışında, anaların, babakarın, kardeşlerin, sevgililerin gidenleri arayışı vardır. Onların hasreti ve onların yaşamlarının tehlikesinden duyulan endişe ve korku vardır. Bu roman, önyargıyı kabul etmez. Ona göre kimliğinizi kapı dışında tutmanız ve bir okur olmanız gerekir.