Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
·
Puan vermedi
Juhani Pallasmaa ‘nın duyular mimarlığını ele aldığı bu küçük ama etkisi büyük kitabını okuduğunuzda şunu göreceksiniz , önsözün sahibi Steven Holl'un söylediği gibi; varlığımızın derinliği bugün ince bir buz üstünde duruyor…
Kitap, ‘’Dünyaya Dokunmak’’ adlı giriş bölümüyle başlayıp, devamında ‘’1.bölüm’’ ve ‘’2.bölüm’’ olmak üzere ikiye
Severek okuduğum bir romanla karşınızdayım. Bilge Karasu'nun daha önce Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı kitabını okumuştum. Kılavuz ise ikinci kitabı oldu. Yazar kitabı 1990'da bitirmiş. İlk baskısı ise 1991 yılında olmuş. Benim elimdeki kitap ise 10. basım.
Bilge Karasu kolay okunan bir yazar değil. Kitap 110 sayfa olsa da bazı
Yeraltından Notlar, yayınlandığı zaman uzunca bir süre anlaşılamamıştır. Çünkü insan psikolojisiyle ilgili analizlerin yoğun olarak yer verildiği roman, 19. yüzyıl roman anlayışına göre yeni bir teknik ve bakışı içeriyor.
Varoluşçuluk, kriz teolojisi, Freudizm, sürrealizm gibi akımlar olmak üzere, bir çok felsefi akımı etkilemiş ve 20. yüzyıl edebiyat dünyasında çeşitli polemikler yaratmıştır. Çünkü romanın ilk bölümünde -bilinçli öz çıkarcılık ve nihilizm- akımlarının etkisi çok yoğun hissediliyor.
Açıkçası ilk bölümü okurken, karşılaştığım muğlak ifadeler ve yeraltı olarak tasvir edilen adamın düşünceleri beni biraz boğdu, kötü hissettirdi. Oysa bu romanı ilk okuduğumda (lise çağları) çok beğendiğimi hatırlıyorum, sanırım biraz ergenlik ve depresifliktendi kendime yakın buluşum.
Zaten bilenler bilir, Dostoyevski bu romanın ilk bölümünü 1864 senesinin kış aylarında; karısı Maria verem hastasıyken yazmış. Aslında romanı okurken, karısı ağır ağır ve ıstıraplı bir şekilde ölen bir adamın soluduğu o acı ve keskin ölüm kokusunu, gri havayı hissediyorsunuz.. Eğer okumayı düşünüyorsanız biraz sarsılmaya hazır olan sevgili okurlar.
