Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Caraval'a hoş geldiniz! Unutma, bu yalnızca bir oyun!
“Herkesin imkansız bir dileği gerçekleşebilir; şayet o kişi bir şeyi başka her şeyden çok ister ve ona yardım edecek bir parça sihir bulabilirse.”
Bu tarz bir kitap okuduğumdan bu yana birkaç yıl geçmiştir sanırım. Belki bundandır bir oturuşta soluksuz bitirmem, ancak kitabı çekici kılan benden kaynaklanmıyor da olabilir. Orası size kalmış
Bir Kitabın Sarhoşluğunun Muhasebesi
Ayfer Tunç - Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi
#okudumbitti
Yine yapmış Ayfer Tunç yapacağını Okurken sürekli kafamda "Nasıl milim sapmadan yapmış bu kurguyu, bu kadın bizi nasıl ve neyle sınamış böyle?" soruları döndü durdu. Kitapla ilgili çok şey söyleyebilirim ve söyleyeceğim de zaten ama sanırım ilk söylemek
𝗩𝗘 𝗦𝗘𝗡 𝗞𝗨𝗦̧ 𝝝𝗟𝗨𝗥 𝗚𝗜𝗗𝗘𝗥𝗦𝗜𝗡~𝗧𝝠𝗥𝗜𝗞 𝗧𝗨𝗙𝝠𝗡
ོ ོ ོ ོ ོ ོ ོ ོ ོ ོ ོ ོ ོ
“İɴsᴀɴ ᴛᴀᴍᴀᴍʟᴀɴᴍᴀᴍɪş ʙİʀ ᴄᴜ̈ᴍʟᴇᴅİʀ.”
🕊Yine bir Adamın iç sesine kulak verdiğimiz bir kitap ve yine bir Tarık Tufan kitabı ile geldim. Sıradan bir kitap değil tabiki başlarda deneme gibi başlamıştı daha sonra kasvetli bir hayat hikayesine evrildi. Beklediğim gibi bir iç döküştü yine. Farklı bir tarzı olduğunu hepimiz biliyoruz artık ve ben bu farklılığı aforizmaları seviyorum. Yine soluksuz okuyuverdim. Sadece beni rahatsız eden bir kaç yer oldu ki bu beni çok düşündürüyor. Birincisi kadınlarla ilgili kısım diğeri intihara yer vermiş olması ben her zaman Tarık Tufan kalemini anlatışını çok sevmişimdir. Mesela zamanın bir türlü geçmemesi bu kadar güzel anlatılabilir mi sizce?
“Akrep ve yelkovan uyuşturucu almışlar da saat kadranının ortasında kendinden geçmiş gibiydiler.”
İşte bu betimlemeler beni satırlara daha çok bağlıyor bırakacağım alıntıları okuyunca eminim hak vereceksiniz. Genel anlamda beğendim elbette biraz melankoli yüklemesi yapsakta yine de okumaya değerdi :)
Kanatlar ve Küller Sarayı
Herkese merhaba! Bu satırları gözüm dola dola yazıyorum çünkü 'en sevdiğim seri budur' dediğim, dikenler ve güller sarayı serisinin 3. Kitabını okudum. Tek kelime ile efsaneydi..
Dikenler ve güller sarayı (1.)
Sis ve öfke sarayı (2.)
Kanatlar ve küller sarayı (3.)
Buz ve yıldızışığı sarayı (ara kitap, 4)
(A court of Silver flames ise yakında
Momo, dinlemeyi gerçekten bilen, konuşmadan insanların yüreklerini konuşturan küçük bir kız çocuğu. Yıkık bir amfi tiyatro da yaşayan geniş Hırkalı, eski etekli bir çocuk. Çocuklara hayal kurdurup oyunlar oynatıyor, büyüklerin ise dertlerini sadece dinleyerek çözmelerini sağlıyor. Hatta bulunduğu kasaba da “Git bir Momo’ ya uğra!” diye bir söz
Dikkat spoiler içerir.
Usta yazardan yine son derece güzel bir roman daha. Gün Olur Asra Bedel ile paralel ilerleyen bir hikaye. 1953 şubatında Abutalip, Tansıkbayev adındaki bir subay tarafından Stalin'in o zamanlar arasının bozuk olduğu Yugoslavlara 2. Dünya savaşında esir düştüğü için tutuklanmıştır. Tansıkbayev terfi edebilmesi için bu tarz olmayan ihanetler üzerinden dosya hazırlamak ile meşguldür. Hatta Abutalip'in notlar aldığı Mankurt ile Sarı Özek Kurbanları adlı hikayeleri de milliyetçi neşriyat diye dosyaya sokmak istemektedir. Sıra Özek kurbanları Cengiz Han dönemine ait bir hikayedir. Zamanında Cengiz Han'a bir bilge tepesinde bir bulutun onu sürekli takip edeceğini, bulut onu ne zaman terk ederse talihini döneceğini söyler. Cengiz Han Avrupa seferine çıkmadan önce ordusunun arkasında gelen kadınlara hamileliği yasaklar. Ama nakışı Togulan ve Yüzbaşı Erdene'nin bir çocuğu olur. Hizmetçi Altın ile beraber kaçmak isterler ama Cengiz Han öğrenmiştir. İkisi beraber idam edilir. Altın birden ortaya çıkan sürü ile çocuğa can verir ve tepesindeki bulutu görür. Cengiz han ise kafasını kaldırdığında bulutun onu terk ettiğini fark eder ve seferden vazgeçer. Abutalip trenle yüzleşeceği kendi gibi savaş esirlerinin yanına gidecektir. Tren de Boranlı köyünden geçecektir. Hayattaki tek beklentisi eşini ve çocuklarını bir kez daha görmektir. Acaba onları görebilecek midir? Varacağı yere gidince ne yapacaktır? Savaş arkadaşlarına iftira atacak mıdır? Yoksa farklı bir planı mı vardır? Tansıkbayev bine yapacaktır bundan sonra? Keyifle soluksuz okunan bir roman.
İlgi çekici bir kitap
Ali Çimen’i “Dünyayı değiştiren .. “ serisinden tanıyoruz. Daha çok Wikipedia araştırması gibi duran bu kitapların birçoğu Ali Çimen’in geçmişte yayınladığı ve yüzeysel olmakla eleştirilen kitaplardı.
Düşününce,kitapları yüzeysel olmakla eleştirenlere hak vermemek mümkün değil. Çünkü hiçbiri ciddi anlamda araştırma içermiyor ve sabun köpüğü popüler tarih kitapları gibi duruyorlardı.
Yazarın ‘Başkanın Gözleri-CIA’ kitabı ise basit gözüken ismine rağmen (Başkanın Gözleri mi?) ciddi araştırma içeren kitaplar gibi gözüküyor.
Sanıyorum Ali Çimen kendisiyle ilgili yapılan bütün eleştirileri dinlemiş ve bu sefer sıkı ve derin bir araştırma ile kitabın altyapısını oluşturmuş. Kitabın kaynakça bölümünde ve sayfa aralarındaki anekdotlarda bu araştırmaların izlerini bulabiliyorsunuz.
Kitap birçok yerde soluksuz bir roman gibi okunuyor. Yazar konusunu anlatırken hem yaptığı araştırmalarla okuyucuyu bilgilendiriyor hem de bu bilgileri son derece akıcı bir dille sunuyor.
Bir de benim gibi ‘istihbarat,karşı-istihbarat vs’ gibi konuları seviyorsanız çok keyifli bir okumaya dönüşüyor.
Yazarın Zaman gazetesi gibi cemaat medyasındaki çalışma yılları hala kendisini kovalasa da önyargısız okunduğunda kitabın belli bir değerde olduğunu söylemek mümkün.
Konuya ilgi duyan herkesin beğeneceğini düşünüyorum.
Şimdi Moda Pastel kitabının devamıydı ve çok güzeldi. Kitabın başında Nicholas'a epey sinirlenmiş olsam da Kim'i kaybetmemek için yaptığı şeylerden sonra ona olan öfkem geçti. O kadar tatlıydılarki anlatamam.
Diğer kitaptan da tanıdığımız kişilerle devam ettik kitaba. Kim, yazdığı kitap için bir ajan bulmaya çalışıyor. Bu arada Nicholas kendini işine kaptırmış ve Kim'e çok çok az zaman ayırabiliyor. Bir yıl içinde tüm hayatı değişiyor ve bakalım buna ayak uydurup her şeyi yoluna koymayı başarabilecek mi yoksa yalnız ve kitaplarını yayımlatamayan bir yazar olarak eski hayatına mı dönecek?
Diğer kitap gibi soluksuz okunan bir kitaptı. Kafa dağıtmak için birebir. Ben keyifle okudum. Umarım sizde keyifle okursunuz..
Kitapta birbirinden farklı üç hikayeye yer verilmiş. Hikayelerin farklılığı sadece birbirlerinden bağımsız olmasından değil aynı zamanda çok farklı türler olmasından da geliyor.
İlk hikaye hayattan alınmış bir kesit gibiydi. Sıradan insanların sıradan bir hikayesiydi. Basitti ama aynı zamanda da insanı kendisine çeken bir yanı vardı. İki yaşlı çift üstünden giden, insanın içini ısıtan ama yer yer de üzen bir yapıya sahipti.
İkinci hikaye ise fantastik bir hikayeydi. Haliyle beni pek şaşırttı. O dönemlerde böyle farklı ve güzel bir şey ortaya çıkardığı için Gogol’a hayran olmamak elde değil. Hikayenin giriş kısmı biraz yavan olsa da sonradan çok iyi toparlandı. O kısımları soluksuz okudum. Ne olacağını bir türlü kestiremiyordum zira. Ama sonu ise bir anda oldu bittiye getirilince biraz hayal kırıklığına uğrattı beni. Hikayenin ana karakterine dair bir şeyler daha öğrenmek isterdim özellikle.
Son hikaye ise iki insanın bozulan dostlukları üstüne yazılmış oldukça komik bir hikayeydi. İki karakter de birbirinden güzeldi. Didiştikleri kısımlar biraz daha çok olsa daha da keyifli olabilirdi ama. Ayrıca o dönemin bürokrasisine yönelik bir eleştiri barındırmasını da çok sevdim. Salt bir güldürü değil aynı zamanda da bu yönüyle güzel bir eleştiri yazısıydı.
Sonuç olarak oldukça güzel öykülerdi. Ama hepsinde de final kısımları biraz eksik geldi bana. Gene de Gogol’u tanımanız için güzel bir başlangıç bence bu hikayeler.
