Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Farklı insan tipleri hayatta hep vardır. Bazı adamlar sönük, kimi adamlar çürük, kimi adamların ise rozetleri yüreklerinden büyüktür. Acıları dertleri nimetleri farklı olsa da her insan yaşamak, mücadele etmek, olgunlaşmak ve kendine güvenmek zorundadır.
İrtica kelime kökeni ve 31 Mart olayı
31 Mart Olayı, dilimize "irtica", "irticaiyyun" "mürteci" sözcüklerini kazandırmıştır. 1908'in Ekim ayında İstanbul'da meydana gelen ve Hüseyin Cahit Yalçın'ın aralarında "31 Mart'ın ilk provaları" biçiminde betimlediği iki olay, gazetelerde "vaka" "hadise" olarak
Reklam
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Size ait olan hayatınızı basit hiçler için feda etmeyin. Nefes alıp vermenin değerini bilin ancak incitmeden, ezilmeden ezmeden gözlerinizin gördüklerini yüreklerinizle de hissederek gerçeğe atılan her adımda, İrfan ehlinin yanında yer alarak dostluklar arkadaşlıklar oluşturun.
Hasan-ı Basrî:
"Dünya üç gündür: dün, bugün ve yarın. Dün geçti, yarının geleceği belli değil. Öyleyse bugünün kıymetini bil."
Hayat küçük şeylerden oluşur. Eğer sen seversen büyük olurlar.
Reklam
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir
Nedim dehasını onun zamanından bulur ve hepimiz biliyoruz ki Nedim'in dehası biraz da İstanbul'un ve Türkçenin dehasıdır. Küçük Fransız taklidi birkaç havuz ve şelâle ile buluştan öteye geçmeyen, bir eğlence ve israftan başka bir şey olmayan Lâle Devri, onun şiirinde gerçekten büyük bir devir manzarası alır; onun: Heman alkış sedâsın andırırmış çağlayan sûlar mısraı 1720-1730 arasını bize olduğundan da çok başka gösterir. Nedim, İstanbul'u nasıl sever, yaşadığı zamandan ne kadar memnundur? Her modaya her tarza nasıl bağlıdır, sonra onları bütün lezzetlerini tadarak nasıl anlatır? Şurası var ki ailesi Fatih devrine kadar çıkan bu şair tam şehir çocuğuydu. İstanbul'u dilinin ucunda bir tat, gözlerinde bir kamaşma gibi kendi bünyesinde taşıyordu.
Sayfa 189
495 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.