Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Elif mı noktadan,yoksa nokta mı eliften çıktı?
- Pekålå, "an" dediğin nedir? Sırf inkårdır, sırf yokluk. İkrarda zamansızlık demektir. İk. rarla inkârı ayırmak da mutlak zaman demektir. - Peki, Elif-ba ne demek? - Käinattaki realiteler...
Sayfa 199Kitabı okudu
"Hakk'ın dışındaki hiçbir varlığın müstakil bir mevcudiyeti yoktur. Yani mevcudat Hakk'ın vücuduyla varlık kazanmıştır. Kalbi varlık perdeleri ile perdelenip hiç bir şey de O'nu temaşa edemeyenlerin aksine, sürekli O'nunla beraber olup, O'nun mukaddes vechinin nuruyla nurlanmış kalbi olan ve her şeyde O'nu müşahade eden kimselere göre O Vacibü'l-Vücud olup, çokluk söz konusu değildir. Onlar her varlığın mahiyetinin ardındaki birliğivahdet-i vücudu müşahede ederler..."
Reklam
"İnsânı kâmil tüm ilâhi ve kevnî kitapları birleştiren, toplayan bir kitaptır... Onun kendini bilmesi, bütün eşyayı bilmesini gerektirir. O'nun eşyayı bilmesi, zatını bilmesinden dolayıdır. Çünkü o hem icmalî hem de tafsili yönden eşyanın tamamıdır. "Nefsini bilen Rabbini bilir." Bütün eşyayı bilir. Ey oğul! Senin kendin hakkında düşünmen sana yeter. Çünkü senin haricinde bir şey yoktur..."
Kalp, bir aynaya benzer, nefis de nefese. Aynanın üzerine nefes verdiğin her seferinde, buğulanır. Günahkarın kalbi, artık silip parlatacak takati olmayan yaşlı bir kadının aynasını andırır. Ârifin kalbi ise, her gün sürekli aynaya bakıp durduğu için onu tertemiz tutan bir gelinin aynası gibidir. Zâhidlerin çabası amelleri çoğaltmak, âriflerin gayreti ise kendi hallerini düzeltmektir.
Sayfa 48
Kalp ayna gibidir.Nefis de nefes gibidir,aynaya karşı nefes alındıkça perdelenir kapanır. Ariflerin kalbi genç gelinlerin aynası gibidir,her gün ona bakacağı için onu daima parlatır ve temizler.
Günahkarın kalbi, artık silip parlatacak takati olmayan yaşlı bir kadının aynasını andırır. Arifin kalbi ise, her gün sürekli aynaya bakıp durduğu için onu tertemiz tutan bir gelinin aynası gibidir. Zahidlerin çabası amelleri çoğaltmak, ariflerin gayreti ise kendi hallerini düzeltmektir.
Sayfa 48 - Sufi Kitap
Reklam
Fena fillâh ancak şu kişiye nasip ve müyesser olur: O, vücûdunun bütün zerrelerini âlemdeki bütün eşyanın aynası olarak görür ve eşyayı kendi hücrelerinde müşahede eder. Her bir hücresi, âlemdeki bütün şeylerin rengine bürünür. Çünkü fena fillâhta itibâr edilen (anlaşılan) zât-ı ilâhiyye mertebesindeki her bir “şân” (şe'n, aslî sıfat) diğer bütün şuûnları (aslî sıfatları) ihtiva etmektedir. Çünkü bunlar zâttan ayrılmış değillerdir. Öyleyse, Allah'ın zâtı hepsini (sıfatların asıllarının tümünü) içerdiği gibi, Onun bir şânı da hepsini içermektedir. Bu sebeple tasavvuf yolcusu kendisine âit kapsamlı her hücreyi, kapsamlı her şân (Allah'ın aslî sıfatı) içinde fâni (yok) eder. Her hücresinin yerinde ilâhî şuûnlardan bir şân bulur. Detaylı olarak bunu algılayamasa da bu böyledir. O hâlde, tasavvuf yolcusunun her hücresinde kapsayıcılık sıfatı oluşmadığı sürece, bu fena (yokluk) kabiliyetini elde edemez.
39 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.