"Patalojik bir hezeyanmı yaşadığım, derin varoluşsal bir gerçeklikmi? Şizofrenmiyim? Delimiyim ben, hakikatı mı görüyorum?"
Beynimde sürekli yenilenen bu didişme yüzündendir ki bir zamanlar "objektif gerçeğe" taşıdığım mutlak inanç kökünden sarsıldı. Bugün bilim objektif saydığı kıstasların bile son kertede sübjektif, irrasyonel ve ideolojik olduğuna inananlardanım. Enisteinin dünyaya dili çıkaran fotoğrafı hep gözümün önünde. Hiçbir şey, bilimin cinnetle olana gizil içsel akrabalığını bu kadar iyi aktaramaz.
"Sizce ben delimiyim ?" Evet elon musk ın yazarla bir görüşmesinde kullandığı kelime.Okuduğum kadarıyla Elon ciddi anlamda kendini Dünyayı değiştirmeye adamış ve şu felsefe ile gitmiş "ya hep ya hiç" eğer Elon bir şeyi yapacağım dediyse yapar lakin zamanı biraz tutturamayabilir :) kitabı şiddetle öneririm.(ama son günlerde Elon bir alev tabancası çıkardı pek anlayamadım neyse iyi okumalar;)
Nasıl ını anlıyorum neden ini anlamıyprum.
Daha öncede pek çok kez olduğu gibi, yoksa ben delimiyim sorusu geçti aklımda. Belkide deli dedikleri tek kişilik bir azınlıltı.
"Kendi içimde bir dünya kurmuşum...
Hiç kimseye yer yok orda...
Bir ben, bir kitaplarım, bir de içimdeki Tanrı...
Kapılarımı kapatmışım insanlara...
7 kat kilit takmışım, kimse açamasın diye...
Kilitli odalarda saklamışım düşlerimi...
Kilitli odalarda kendimle konuşuyorum sadece...
Bazen delimiyim ben diye sormuyor değilim kendime...
Neden diye de soruyorum ama yok bir cevabı...
İnsanların ilgi alanları bana saçma geliyor muhtemelen benimkilerde onlara saçma gelecektir diye susuyorum...
Ne okuyorsun diye sorduklarında “farklı tür diyorum” kendi çaplarında saçma sapan ezber yorumlar yapmasınlar diye açıklama yapmadan kapatıyorum...
Duygularımı hiç açmıyorum zaten; açsam tımarhaneye falan kapatırlar...
Sadece mecbur kaldığımda dinliyormuş gibi yapıyorum artık hiç yorum yapmadan...
Ne insanlarla muhalefet olma derdim var ne de taraf...
Sadece ne kadar çabuk uzaklaşabilirsem onlardan o kadar iyi diye düşünüyorum.
Öyle tuhaf hallerdeyim...
Sadece yalnızlık istediğim...
Ama yine bir boşluk var bir yerlerde...
Yalnız kaldığımda da tam anlamıyla mutlu huzurlu değilim...
Garip bir hüzün var içimde...
Ağlasam sel suya karışacak gibi bir haldeyim...
Ne yağabiliyorum ne de ışık saçabiliyorum...
Hep kapalı hep kasvetli bir gökyüzüyüm..."
Gecenin dibi doktor...
Masamda bir yanda yeni kitabım;” bu günü yaşama arzusu”... diğer yanda “ her güne bir Nietzsche “...
Elim gitmiyor yine kitaplara...
Aklımdaki deli soruların yüzümde oluşturduğu hüzün ve gördüğüm güzel rüyanın yüzüme kondurduğu mutlu gülümseme...
Öyle karmakarışığım işte...
Radyoda; Ajda Pekkan “ iki yabancı” şarkısı...
Bir elimde sigaram, diğerinde kadehim...
Peki söylesene doktor; rüyalar gerçek olur mu birgün...
Bir gün okuduğum kitapları dinleyip bende mutlu olurmuyum ki...
Söylesene doktor, delimiyim ben...bak doğruyu söyle kızmam sana... benim koyduğum teşhis “şizofreni”... peki sence???
Gaia
Bazı yazarlar için yaygın bir kanı vardır “Okuyucuyu kendine çeker” diye. Sanırım dahi açıklayıcı tanımlama “Okuyucunun ruhsal derinliğine ulaşır”
Çehov’un da bu kadar sevilmesinin nedeni okuyucuya çok yaklaşması.
Doktor Çehov’dan Öyküler, bildiğimiz çevremizde yaşayan insanları o kadar yalın bir dille anlatmış ki, çevremizdeki insanların iç