Düşürdün aşkın narına
Karıştırdın küle beni
Atın yolun kenarına
Yar geçtikçe göre beni
Kırda meleşir kuzular
Derdim çok yarem sızılar
Gönül sevdiğin arzular
Götürsünler yare beni
Ecel gelir Hak’tan ferman
Can çekilir kalmaz derman
Ekin idim oldum harman
Savursunlar yele beni
Ali Rıza’m sızlar yara
Gülistandım döndüm hara
Çekiverin Zülfikar’a
Kılsın pare pare beni
Ali Rıza Binboğa
Yaklaşık bir buçuk sene önce elime geçen bir kitap. İlk okuduğumda ağlattığı gibi alıntı yazma amacıyla elime alıp cümlelere göz gezdirirken dahi içimi tuhaf etti. Atamızın son 300 gününe tanıklık etmiş kişilerin yazdıkları veya anlattıkları anılardan yararlanıldığı kitabın 11. Sayfasında belirtiliyor. Okurken en çok sevdiğim detay sanırım Atatürk'ün insancıl yönlerinin de ele alınması oldu. Dünya çapında bir lider ve yepyeni bir ülkenin tek hakimiydi fakat "küçük" bir sorunu vardı, o da yalnız olmasıydı. Gerek genel sekreteri Hasan Rıza Soyak'a söylediği "Yalnızım çocuk, bunalıyorum." Şeklinde olan ifadesinden gerekse yine bunaldığı bir vakit saraydan gizlice kaçıvererek Boğaz'da bir Rum meyhanesine gitmesinden bahsedilen kitapta Atamızın o dönemlerde çektiği zorlukları daha iyi anlayabiliyor, insani yönünü gördüğümüz için daha yakın hissediyoruz. Dönüp dönüp tekrar okumak istediğim bir kitap ve kesinlikle okunması gerektiğini düşünüyorum.
Sarı ZeybekCan Dündar · Milliyet Yayınları · 19941,794 okunma
Atatürk'ün son 24 saatinde
Hasan Rıza Soyak (Genel sekreteri) Kılıç Ali'ye (Atatürk'ün koruması) dayanamayarak büyük bir teessür içinde;
'Kılıç bak, koca bir tarih göçüyor.' dedi
Halkın cefa ve hakaretlerinden hoşlanmayan talibin can burnuna asla ehlullaha has ilimden bir koku erişmez.
Zira hakikat ehline göre, bir şeyi meydana getirme işinde Allah'tan başka fâil yoktur. Bu kesinleşmiş bir hükümdür.