Ez li kerbelayê bûm hûseynê elî
li nemrûdê bûm îbrahîm ê kûrdî
Li meydan ê seyît riza yê dêrsimî
Min birîn li canê xwe kirin kedî. Min negot
Ez bûm yekî bê xwedî
Kurt gibi acıkmış, hayvan gibi kudurmuş Balkan milletleri zavallı vatanımıza senelerden beri kabaran iştahlarını bastırmak için saldırmağa hazırlanıyorlar. Aralarındaki o kalkmaz nifak artık kalkmış kolumuzu budumuzu yemek için hepsi birleşmişti. Anadolu'dan vatan müdafaasına kızlarımızın, annemizin, ihtiyar babalarımızın muhafazasına koşanlar, millet namusunu düşman ayakları altında bırakmağa azmedenlerle İstanbul sokakları insan nehri hâlinde akmağa başlamıştı. Herkesin vazife başına çağrıldığı bu hengâmede ben de, can verip namus vermemek için dövüşerek yara yemiş yiğitlere bakmak vazifesi ile mükellef oldum. Haydarpaşa Tıb Fakültesi Hastanesi'ne tayin olundum. Uhdeme verilen bu vazifede gelecek bütün hastalara nezaret etmek ve yetiştiğim kadar ameliyyat-ı cerrahiyye yapmak hizmetim idi.
- Dr. Rıza Nur
Wekî wan salên berê bû
Rengê berfê reş û tarî
Ya ku li ser bajarên berxwedêr
Û nifşê şehîd
Bêrehm bêrehm dibarî
Xuyabû, tofan bû ya ku radibû
Lê sûretê azadiyê li ber çava
Düşürdün aşkın narına
Karıştırdın küle beni
Atın yolun kenarına
Yar geçtikçe göre beni
Kırda meleşir kuzular
Derdim çok yarem sızılar
Gönül sevdiğin arzular
Götürsünler yare beni
Ecel gelir Hak’tan ferman
Can çekilir kalmaz derman
Ekin idim oldum harman
Savursunlar yele beni
Ali Rıza’m sızlar yara
Gülistandım döndüm hara
Çekiverin Zülfikar’a
Kılsın pare pare beni
Ali Rıza Binboğa
Yaklaşık bir buçuk sene önce elime geçen bir kitap. İlk okuduğumda ağlattığı gibi alıntı yazma amacıyla elime alıp cümlelere göz gezdirirken dahi içimi tuhaf etti. Atamızın son 300 gününe tanıklık etmiş kişilerin yazdıkları veya anlattıkları anılardan yararlanıldığı kitabın 11. Sayfasında belirtiliyor. Okurken en çok sevdiğim detay sanırım Atatürk'ün insancıl yönlerinin de ele alınması oldu. Dünya çapında bir lider ve yepyeni bir ülkenin tek hakimiydi fakat "küçük" bir sorunu vardı, o da yalnız olmasıydı. Gerek genel sekreteri Hasan Rıza Soyak'a söylediği "Yalnızım çocuk, bunalıyorum." Şeklinde olan ifadesinden gerekse yine bunaldığı bir vakit saraydan gizlice kaçıvererek Boğaz'da bir Rum meyhanesine gitmesinden bahsedilen kitapta Atamızın o dönemlerde çektiği zorlukları daha iyi anlayabiliyor, insani yönünü gördüğümüz için daha yakın hissediyoruz. Dönüp dönüp tekrar okumak istediğim bir kitap ve kesinlikle okunması gerektiğini düşünüyorum.
Sarı ZeybekCan Dündar · Milliyet Yayınları · 19941,783 okunma
Atatürk'ün son 24 saatinde
Hasan Rıza Soyak (Genel sekreteri) Kılıç Ali'ye (Atatürk'ün koruması) dayanamayarak büyük bir teessür içinde;
'Kılıç bak, koca bir tarih göçüyor.' dedi
Halkın cefa ve hakaretlerinden hoşlanmayan talibin can burnuna asla ehlullaha has ilimden bir koku erişmez.
Zira hakikat ehline göre, bir şeyi meydana getirme işinde Allah'tan başka fâil yoktur. Bu kesinleşmiş bir hükümdür.
- Tanıyanlar vardır tanımayanlara da tanıtmış olayım:
Diyap Yıldırım, 1846 yılında Tunceli'nin Çemişgezek ilçesinde doğdu. İleride "Ferhat Uşağı" aşiretinin reisi olacaktı.
Diyap Yıldırım bir Kürttü. Amma örnek alınası bir Kürttü.
- SARI PAŞA, KEMAL ATATÜRK'ÜN
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve